Gustav Klimt (d. 14 Temmuz 1862 – ö. 6 Şubat 1918), resme başlamasından itibaren “sembolizm” ve
“art nouveau” akımlarından ciddi derece etkilenen Avusturyalı ressamdır. Viyana Sezession grubunun önemli üyelerindendir.
Tablolarının yanı sıra duvar resimleri, eskizleri ve diğer eserleriyle de
tanınır.
Klimt'in birincil resim konusu kadın
bedenidir, resimlerinde aşık olduğu kadını (henüz bir yıllık evli iken
kaybettiği karısı Helen Flöge’nin ablası Emilie Louise) sık sık model olarak
kullanmıştır ve eserlerinde ince dekoratif süslemelerle beraber zarif bir
erotizm hemen dikkati çeker.
Bazı tablolarında gerçekten de saf altın
kullanmıştır.
Klimt’in 1913 yılında yaptığı Bakire isimli eseri onun olgun
çağının ilk alegorisidir. Sanatçı bu resmi ile kadınlar evreninin dünyasını bir
kez daha tasvir etmiş ve figürleri oval bir alan içerisine yerleştirmiştir.
Bakire kadınların cinsel yaşamlarına dair bir gönderme niteliğindeki figürlerin
bazılarında kendini bırakma tavırları gözlemlenirken, bazılarında da utangaçlık
ve hüzün duygularının yansıtılmak istendiği söylenebilir.
Bu eserin diğer bir özelliği ise altın yaldız kullanılmamış
olmasıdır. Sanatçının gerek eskizlerinde, gerekse desenlerinde genel olarak
yalın bir anlatım dilini seçtiği söylenebilir. Erotik ifadelerin yoğun olduğu
çizimlerde kadınlar cinsel durumlarıyla resmedilmiş, dolayısıyla da içten ve
saf bir yaklaşım sergilemiştir. Yaşadığı yıllarda çıplaklığın bir nevi toplumun
tabularına karşı çıkma eylemi olarak görülmesine rağmen, cinselliği estetik bir
şekilde kadın bedenine indirgeyen Klimt’in oldukça fazla sayıda çıplak figür
çizimleri bulunmakta ve erotizm Klimt için cinsel bir meta olma anlayışından
daha çok sanatsal bir biçim olarak kullanılmıştır.
Birçok çiçek içeren bu resimde Klimt, kadınlığın gelişimini konu alır. 5 kadın ( ya
da 1 kadın ve 4 farklı açıdan kendi yansıması olarak da bakabiliriz) yer
almaktadır. Kadınların geçirdiği her aşama aynı kadın tarafından temsil
edilmektedir.
Küçük bir not ile bitirelim; Büyük bir kısmı
Viyana Üniversitesi’nde muhafaza edilen tabloları, 2. Dünya Savaşı sırasında
Naziler tarafından tahrip edilmiştir.
FAYDALANILAN KAYNAKLAR:
Çağdaş bir toplum olmak için öncelikle sanatı toplumla buluşturmak gerekir. Dolayısıyla tanıtımını yaptığınız bu tabloyu incelediğimde aklıma gelen şey, cinselliğin tabu olmaktan çıkması için de önce sanat... Saygılarımla Mehmet Bey.
YanıtlaSilYurtdışında ne çok karşılaştığım ve gıpta ettiğim hususlardan birisi, anaokulu seviyesinden itibaren tüm yaş gruplarındaki öğrencilerin öğretmenleri tarafından sürekli müzelere götürülmeleri ve sanat eserlerinin anlatılarak gezdirilmesi olayıdır.
SilBatıda çocuk ilk eğitiminden itibaren müzelere ve sanata aşina, tüm algılarının sanat eserinin bir eser olduğunu kabul etmesi. "Müstehcenlik" ya da "pornografik" gözlüklerle değil, sanatın insanı içi ve dışı ile bir kabul etmesinden geçtiğini öğrenerek yetişmeleri.
Bu olgunun insanımız ve toplumumuz tarafından benimsenmediği sürece "Batılılaşma" (Çağdaşlaşma anlamında) bizim için bir hayalden öteye gitmeyecek.
Sevgi ve en derin saygılarımla.