8 Şubat 2017 Çarşamba

“BAKİRE” – GUSTAVE KLİMT

Gustav Klimt (d. 14 Temmuz 1862 – ö. 6 Şubat 1918), resme başlamasından itibaren “sembolizm” ve “art nouveau” akımlarından ciddi derece etkilenen Avusturyalı ressamdır. Viyana Sezession grubunun önemli üyelerindendir. Tablolarının yanı sıra duvar resimleri, eskizleri ve diğer eserleriyle de tanınır.

Klimt'in birincil resim konusu kadın bedenidir, resimlerinde aşık olduğu kadını (henüz bir yıllık evli iken kaybettiği karısı Helen Flöge’nin ablası Emilie Louise) sık sık model olarak kullanmıştır ve eserlerinde ince dekoratif süslemelerle beraber zarif bir erotizm hemen dikkati çeker.

Bazı tablolarında gerçekten de saf altın kullanmıştır. 

Klimt’in 1913 yılında yaptığı Bakire isimli eseri onun olgun çağının ilk alegorisidir. Sanatçı bu resmi ile kadınlar evreninin dünyasını bir kez daha tasvir etmiş ve figürleri oval bir alan içerisine yerleştirmiştir. Bakire kadınların cinsel yaşamlarına dair bir gönderme niteliğindeki figürlerin bazılarında kendini bırakma tavırları gözlemlenirken, bazılarında da utangaçlık ve hüzün duygularının yansıtılmak istendiği söylenebilir.
Bu eserin diğer bir özelliği ise altın yaldız kullanılmamış olmasıdır. Sanatçının gerek eskizlerinde, gerekse desenlerinde genel olarak yalın bir anlatım dilini seçtiği söylenebilir. Erotik ifadelerin yoğun olduğu çizimlerde kadınlar cinsel durumlarıyla resmedilmiş, dolayısıyla da içten ve saf bir yaklaşım sergilemiştir. Yaşadığı yıllarda çıplaklığın bir nevi toplumun tabularına karşı çıkma eylemi olarak görülmesine rağmen, cinselliği estetik bir şekilde kadın bedenine indirgeyen Klimt’in oldukça fazla sayıda çıplak figür çizimleri bulunmakta ve erotizm Klimt için cinsel bir meta olma anlayışından daha çok sanatsal bir biçim olarak kullanılmıştır.
Birçok çiçek içeren bu resimde Klimt,  kadınlığın gelişimini konu alır. 5 kadın ( ya da 1 kadın ve 4 farklı açıdan kendi yansıması olarak da bakabiliriz) yer almaktadır. Kadınların geçirdiği her aşama aynı kadın tarafından temsil edilmektedir.
Bu mükemmel eser, günümüzde Prag'da bulunan National Gallery'de sergilenmektedir.
Küçük bir not ile bitirelim; Büyük bir kısmı Viyana Üniversitesi’nde muhafaza edilen tabloları, 2. Dünya Savaşı sırasında Naziler tarafından tahrip edilmiştir.
FAYDALANILAN KAYNAKLAR:




2 yorum:

  1. Çağdaş bir toplum olmak için öncelikle sanatı toplumla buluşturmak gerekir. Dolayısıyla tanıtımını yaptığınız bu tabloyu incelediğimde aklıma gelen şey, cinselliğin tabu olmaktan çıkması için de önce sanat... Saygılarımla Mehmet Bey.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yurtdışında ne çok karşılaştığım ve gıpta ettiğim hususlardan birisi, anaokulu seviyesinden itibaren tüm yaş gruplarındaki öğrencilerin öğretmenleri tarafından sürekli müzelere götürülmeleri ve sanat eserlerinin anlatılarak gezdirilmesi olayıdır.
      Batıda çocuk ilk eğitiminden itibaren müzelere ve sanata aşina, tüm algılarının sanat eserinin bir eser olduğunu kabul etmesi. "Müstehcenlik" ya da "pornografik" gözlüklerle değil, sanatın insanı içi ve dışı ile bir kabul etmesinden geçtiğini öğrenerek yetişmeleri.
      Bu olgunun insanımız ve toplumumuz tarafından benimsenmediği sürece "Batılılaşma" (Çağdaşlaşma anlamında) bizim için bir hayalden öteye gitmeyecek.
      Sevgi ve en derin saygılarımla.

      Sil