Arnolfini'nin Evlenmesi (özgün
adı: Portret van Giovanni Arnolfini en zijn vrouw), ressam Jan van Eyck'e
ait, 1434 yılında yapılan yağlıboya tablodur.
Flaman
ressam Jan Van Eyck‘in 1395’te doğup
1441’de öldüğü biliniyor. Ressamlığı boyunca “Elimden gelenin en iyisi”
mottosunu benimseyerek davranan Van Eyck‘in 1434 senesinde
yaptığı bir çiftin portresi, döneminde ve resim tarihinde bir kilometre
taşı oldu. “Arnolfini Portrait”
adlı bu eser, Toskanalı bir tüccar Giovanni di Nicolao Arnolfini ve eşi Giovanna Cenami‘nin
evlilik gününü konu ediniyor. 19. Yüzyıl ortalarında Londra Ulusal Galerisi
tarafından satın alınan eser, 82.2 x 60 cm‘lik
ahşap panel üzerine yağlıboyayla resmedilmiş.
“The Arnolfini Wedding“, “The
Arnolfini Marriage“, “Portrait of Giovanni Arnolfini and his Wife” gibi birçok isme sahip olan eser, dilimize
“Arnolfini’nin Evlenmesi”
veyahut “Arnolfini’nin Düğünü” şeklinde
çevrilmiştir.
Tüm sanat dünyası tarafından kabul
edildiği üzere, bu resim, resim sanatının en nadide örneklerindendir. Biçimsel
başarısının yanı sıra, resim tarihinde
de önemli bir yere, ilklere sahiptir. Rönesans'ta yeni yeni ortaya çıkan ve giderek yavaş yavaş
yayılmaya başlayan burjuvazi, eskiden
yalnızca kilisenin ve soyluların hizmetinde olan sanatı, kendine doğru
çevirmeye başlamış; ‘para karşılığı sanat’ diye düşünmüştür.
Ama yeni sınıfın doğuşuyla birlikte, değişim
kanunları devreye girmiş ve resim sanatına "renk" gelmiştir. Bir
tüccar olan Arnolfini'nin resmi, (Bunu, Arnolfini’nin bir tüccar olduğu
konusunda yoğun iddialar üzerine söylüyoruz) 15. yüzyıldan sesini duyurmaya başlayan bir
sınıfın ifadesi olarak önemlidir.
Arnolfini’nin
Evlenmesi‘nin bu kadar önemli olmasını bir başka nedeni
de, resmin dinle ilgili olmaması. O zamanlar sürekli dinle ilgili yapılan
resimler olduğundan bu resim hemen aralarından ayrışıyor. Diğer önemli bir noktası
da oldukça gerçekçi bir şekilde resmedilmiş olması. Zengin kıyafetler,
parlak renkler, simgesel anlamı olan nesneler; tüm bu detayların bir araya
getirilip Van Eyck eseri olarak
karşımıza çıkışının ne denli önemli olduğunu aşağıda daha geniş olarak
irdeleyeceğimiz detaylardan daha iyi anlayacaksınız.
Bu zamana kadar
resimdekilerin hangi Arnolfini olduğu konusunda da tam bir anlaşmaya
varılamamış olduğunu da belirtmeden geçmeyelim.
Flaman resminin belli başlı
özelliklerini taşır resim: Yani, Ayrıntılar ve simgesellik.
Arnolfini'nin yüzündeki ifade, gölgeler, giysisinin dokusu. Karısının
giysisinin dokusu ve kıvrımlar. Alttaki köpeğin her tüyünün sapıkça [sanat
tarihinde buna "sabırlı" denir] bir ayrıntıyla işlenmiş oluşu.
Pencereden içeri sızan ışığın yüzler ve giysiler üzerinde yarattığı etki.
Simgesellik ise
çözülmesi zor, ilk bakışta doğal gelen bazı canlı ve nesnelerle verilmiştir
bize. Örneğin tepedeki avizede yanan tek mum üzerine birkaç spekülasyon vardır.
Belki tanrının ışığıdır, belki de öylesine yanan mum. Kadının başındaki beyaz
örtü büyük bir ihtimalle onun bekaretine ve dolayısıyla temizliğine gönderme
yapar. Diğer bir simge yerdeki köpektir. Sıradan bir köpek gibi gözükse de,
bunun evliliğe duyulan (duyulması gereken) sadakati temsil ettiği bilinir.
Köpek gibi sadık olmak mı (yoksa çocuk özlemimini mi yansıtıyor?) diye de
düşündürür. Tüylerindeki gerçeklik dikkat çekicidir.
Yerde gelişigüzel duran terlikler de
evliliğin kutsallığına bir gönderme niteliği taşır. Pencerenin kenarındaki
meyveler ise hayalgücünün sınırlarını zorlar.
Soldaki adam Giovanni Arnolfini; astarlı
kürkten cübbe giymiş, el yapımı genişçe bir şapka takmıştır. Sağda gördüğümüz
kadın figürü ise eşi Giovanna‘dır. Kahverengi deri
kemerle tamamlanmış yeşil renkli kadife bir cübbe giyen Giovanna‘nın
kıyafetinin kol ve boyun kısmı, kakım kürküyle süslenmiş. Başındaki beyaz
yazma, bekaret olarak da yorumlayabileceğimiz masumiyetin simgesidir. Boynunda
altın bir kolye görünen Giovanna, sağ elinin avucunu
eşine doğru uzatmış, Giovanni ise onun avucunu dışa doğru tutarken
kendi sağ elini kutsar gibi dik tutmaktadır.
Resimdeki insanların
oldukça varlıklı insanlar olduğu
anlaşılıyor. Evdeki süs eşyaları ve giydikleri kıyafetler o zamana göre oldukça
pahalı eşyalar. Tüm anlatımların dışında, resimdeki gerçeklik, ayrıntılar,
ışık, renkler, yani duygulara hitap eden her şey olağanüstü.
Resmin orta yerinde çok önemli ve bu
resmi bir ilk özelliğini katan bir dış bükey ayna durur. Dikkatle bakıldığında
Arnolfini'yi, karısını görebiliriz bu aynadan. Resimde, aynanın
üzerinde görülebilen şahane yazı, Jan van Eyck’in imzası. Orta Çağda Kilise, sanatçının eserine imza koymasına hoş
bakmamaktaydı. Resmin 1434
yılında yapıldığını düşünürsek, o zamanlar için bu bir ilkti. Tek yaratanın
tanrı olduğu inancına göre tutarlı bir düşünce sanılmış olsa gerektir. Bu açıdan Jan van Eyck’in bir devrim yaptığını
söyleyebiliriz. Tam olarak şöyle yazıyor: “Johannes de eyck fuit hic 1434” (“Jan van
Eyck buradaydı 1434”). Olasılıkla bu
resim aynı zamanda nikah şahitliği ve evlilik cüzdanı işini de görmesi
düşünülen bir resimdir.
Biz, anlaşıldığına göre, resimdeki çiftimizin düğün
merasimindeyiz. Bu kanıya çiftin tam ortasındaki duvarda
asılı yuvarlak aynanın yansıttığı görüntüyü daha dikkatli incelediğimizde, varmak mümkün. Görüntüde iki kişinin odada
çiftimize eşlik ettiğini görülüyor. Bu iki kişi, hayatlarını birleştirmek üzere
olan çiftin şahitleridir. Aynada görünen iki kişiden birinin ressamımız olması –yazı ile birlikte
düşündüğümüzde- çok büyük bir olasılık.
Aynanın sol tarafında duvara çakılı kehribar taşlı tesbihin
simgesel bir anlamı var; tıpkı yatağın başındaki süpürge gibi. İncil’e göre çalışmak ve dua etmek,
Hıristiyan aleminin en büyük ödevleridir. Buradaki süpürge çalışmayı, tesbih
ise dua etmeyi simgelediği kabul ediliyor.
Çiftin ellerinin birleştiği yerde, arka tarafta
kırmızı renkli bir yer koltuğu var. Bu koltuğun ön kısmında bir çift kırmızı
kadın terliği var. Kadın terlikleri her ne kadar cinselliği çağrıştırsa da bu eserde terlikleri
koltukla beraber almak gerekir.
Ayrıca resimdeki gelinin –bir görüşe
göre- hamile olması, dönemin yeni oluşmaya başlayan ve eski aristokrat değerlerinden son derece farklı "burjuva
ahlâkı"nın anlaşılması açısından çok önemlidir. "Kır soylu"
aristokrat kesime göre normal olan evlilikten sonra hamilelik iken, yeni gelişen
"şehirli" (burjuva) ahlâkı bu normu yıkmıştır. Evlilik öncesi ilişki ve
hamilelilik artık doğal karşılanabilmektedir.
Ancak kimi tarihçiler aynı döneme ait
birçok tabloda azizelerin de saygınlık göstergesi olarak kilolu resmedildiğini,
bu resmin hamile bir kadına ait olmayabileceğini savunurlar.
Günümüzde kabul gören bir başka düşünce,
gelinin hamile olduğu değil sadece dönemin anlayışına göre daha şık görünmesi
için o şekilde tasvir edildiğidir. (o zamanlarda kadınların kıyafetleri kat
kat olur, bacak ısıtıcısı da kullanıyor olabilir) O yüzden zavallı kadınlar
hamile gibi böyle gezinirlermiş ve hatta yürüyebilmek için elbiselerini
kaldırmaları gerekiyordu. Ayrıca aristokrasi ile burjuvazi arasında evlilik ve
hamilelik konuları arasında yukarıda bahsedilen bir düşünce farklılığı
bulunmamaktadır.
Kahverengi ahşap zemine gelince; Giovanna‘nın
sağ arka tarafında Doğu işi bir kilim görünüyor. El dokuması olan bu halı,
yatağın yan kısmını süslemekte. Çiftimizin tam ortasında, ön tarafta bir küçük köpek var. Köpeğin sol tarafındaki erkek
terlikleri ise Giovanni‘nin. Genç adam
terliklerini saygı ifadesi olarak çıkarmış. Giovanni‘nin sol arkasında bir
küçük ahşap dolap var. Dolabın üzerinde birkaç adet portakal gelişigüzel
bırakılmış. Portakallardan biri pencerenin önünde duruyor. Portakal,
15. ve 16. Yüzyıl’da yüksek fiyatla satılan meyvelerden biriydi ve yalnızca
maddi durumu yüksek kimselerin evlerine girerdi. Portakal nesnesi, Cennet’teki yasak meyve, ilk
günah alegorisiyle beraber zenginliği temsilen de buradadır. Pencereye
gelmişken, az bir kısmı görünen kiraz ağacını es geçmemek gerekir. Bu kiraz
ağacı, yazın habercisidir. Demek ki çiftimiz, bir ilkbahar günü evlenmiş.
FAYDALANILAN KAYNAKLAR:
Yakın zamanda ressam JAN VAN EYCK adına açılan bir siteden tarafıma çağrı yapılarak, bu sayfadan, ressamın diğer eserlerini ve özyaşam öyküsünü merak edenlerin geçiş yapabileceği bir link verip veremeyeceğimi sordular. Bu dileğin okurlarıma faydalı olabileceğini düşünerek linki ekliyorum 02.03.2018
https://www.artsy.net/artist/jan-van-eyck
bu kadar ayrıntılı bir resim incelemesi gerçekten güzel olmuş. Genelde sergi yada nette gördüğümüzde az geriye çekilip bakıyoruz esere ve geçip gidiyoruz önünden. Oysa bir resim neler anlatırmış... teşekkürler
YanıtlaSilÖnemli resimleri anlamlarını ve yorumlarını bilerek izlemek çok daha anlamlı oluyor.
SilSevgi ve en derin saygılarımla.
Resim renk kullanımı ve görsel anlamda ağırlığını fazlasıyla ortaya koyuyor. Zira insanın içini ısıtan bir zarafete sahip. Ayrıca bu tablo, bugün olduğu gibi dün için de gösterişin, zenginliğin daima teşhire muhtaç olduğunun bir kanıtıdır. Tabii detayları gördüğümüzde simgelerden anladığım, ritüellerin her dönem insanların vazgeçilmezleri olduğunu düşündürüyor bana. Saygılarımla Mehmet Bey.
YanıtlaSilDikkatli bir gözlemle dikkate değer noktaların altını çizmişsiniz. İlginize candan teşekkürler.
SilSevgi ve en derin Saygılarımla.