Bilinen bir fıkra...
Günümüzde yansımalar bulabileceğiniz ilginçlikte, paylaşmak istedim:
Amerika’nın güney eyaletlerinin birisindeki küçük bir kasabada geçer olay. Kasabanın yaşlı, tanınan ve de sevilen bir kadını ki, siyahidir, üzerine atılan basit bir suçlama nedeni ile mahkemeye verilmiştir. Kadın, kasabanın sevilen ve tanınan bir yaşlısı olduğundan mahkemenin salonu yargılamayı dinlemek için gelen kasabalılarla dolmuştur.
Mahkeme kâtibinin uyarısı ile salonda bulunanlar ayağa kalkarlar ve kasabanın yerlisi de olan yargıç kürsüye gelerek yerine oturur.
Mahkeme salonunda kamu adına görevli bir savcı ve baronun yaşlı kadını savunması için atadığı bir avukatta özel yerlerini almışlardır. Ki, her ikisi de kasaba kökenlidirler.
Yargıç, tahta çekici ile masasına vurarak oturumu açar ve sanık kadın görevliler tarafından salona getirilerek sanık sandalyesine oturtulur.
Yargıç, şaşkın bakışları nedeni ile ilk kez mahkemeye çıktığını anladığı yaşlı siyahi kadını, yargı seremonisi konusunda bilgilendirmek ister ve ilk olarak duruşmanın avukatını tanıtır kadına.
“Bayan Jones, kasaba barosunun sizi savunması için görevlendirdiği avukatınız olan Bay Richard’ı tanıyor musunuz?”
Yaşlı kadın yanıt verir;
“Tabii ki tanırım. Onu bacak kadar çocuk iken tanıdığımda bahçemdeki elma ağaçları talan ediyordu. Sonra kaç kere de kümeslerimden yumurta aşırırken yakaladım onu. Üstelik gençlik yıllarında da yaramazlıklarına devam ediyordu. Defalarca sarhoş olarak sokağımdan naralar atarak geçtiğini de anımsıyorum. Kumara düşkün olduğunu da duymuştum. Neyse ki zor bela koleji bitirerek hukuk okudu da biraz kendine geldi. Avukat olarak gittiği büyükşehirlerde de asla tutunamadığı için sonunda da kasabamıza yerleşmek zorunda kaldı. Duyduğuma göre bu görevini de lâyığı ile yapamıyormuş.”
Yargıç, salonu dolduranların gülüşmelerine bakarak ve çekicini masaya birkaç kez vurarak salonu sakinleştirir ve bu kez savcıyı tanıtır yaşlı kadına.
“Bayan Jones, Bay Bradley mahkememizin savcısıdır. Size yönelik suçlamayı irdelemekle görevlidir. Bilmem kendisini tanır mısınız ve acaba sizin davanızda görev almasına bir itirazınız var mıdır?”
Yaşlı kadın, gene hafif bir gülümseme ile süzer savcıyı ve konuşmaya başlar. Bakalım neler söyler;
“Bradley denen kaçkını tabii ki tanıyorum ve hatta iyi tanıyorum. Çocukluğunda komşu çocuklarının bisikletini çalmış ve satarken yakayı ele vermişti. Neyse ki, başta ben olmak üzere bazı mahalleliler ona kefil olarak kodese girmesini engellemiştik. Keza gençliğinde de uyuşturucu kullandığını ve kadınlara sarkıntılık ettiğini duymuşluğum vardır. Hukuktan sonra kasabamıza döndüğünde de en güzel kızlarımızdan bir tanesini baştan çıkarmış ama evlenmekten son anda vazgeçerek kızcağızı yüzüstü bırakmıştı. Bu arada da sıklıkla randevuevlerine gittiğini ve kumarhanelerin gediklisi olduğunu da biliyorum.”
Yargıç, salondan gelen kahkahaları susturmak için gene birkaç kez tahta çekici ile masaya vurarak gereken sessizliği sağladıktan sonra, savcı ve avukatı kürsüye çağırır ve kısık sesle onlarla konuşur;
“İkinizden birisi, Bayan Jones’a benim kim olduğum hakkında bir şey sorarsa, bilesiniz ki ikinizi de tutuklar ve yargıca hakarete azmettirmekten içeri atarım!”
(Baba-mail sitesinden aktaran) Erdal Akalın
Günümüzde yansımalar bulabileceğiniz ilginçlikte, paylaşmak istedim:
Amerika’nın güney eyaletlerinin birisindeki küçük bir kasabada geçer olay. Kasabanın yaşlı, tanınan ve de sevilen bir kadını ki, siyahidir, üzerine atılan basit bir suçlama nedeni ile mahkemeye verilmiştir. Kadın, kasabanın sevilen ve tanınan bir yaşlısı olduğundan mahkemenin salonu yargılamayı dinlemek için gelen kasabalılarla dolmuştur.
Mahkeme kâtibinin uyarısı ile salonda bulunanlar ayağa kalkarlar ve kasabanın yerlisi de olan yargıç kürsüye gelerek yerine oturur.
Mahkeme salonunda kamu adına görevli bir savcı ve baronun yaşlı kadını savunması için atadığı bir avukatta özel yerlerini almışlardır. Ki, her ikisi de kasaba kökenlidirler.
Yargıç, tahta çekici ile masasına vurarak oturumu açar ve sanık kadın görevliler tarafından salona getirilerek sanık sandalyesine oturtulur.
Yargıç, şaşkın bakışları nedeni ile ilk kez mahkemeye çıktığını anladığı yaşlı siyahi kadını, yargı seremonisi konusunda bilgilendirmek ister ve ilk olarak duruşmanın avukatını tanıtır kadına.
“Bayan Jones, kasaba barosunun sizi savunması için görevlendirdiği avukatınız olan Bay Richard’ı tanıyor musunuz?”
Yaşlı kadın yanıt verir;
“Tabii ki tanırım. Onu bacak kadar çocuk iken tanıdığımda bahçemdeki elma ağaçları talan ediyordu. Sonra kaç kere de kümeslerimden yumurta aşırırken yakaladım onu. Üstelik gençlik yıllarında da yaramazlıklarına devam ediyordu. Defalarca sarhoş olarak sokağımdan naralar atarak geçtiğini de anımsıyorum. Kumara düşkün olduğunu da duymuştum. Neyse ki zor bela koleji bitirerek hukuk okudu da biraz kendine geldi. Avukat olarak gittiği büyükşehirlerde de asla tutunamadığı için sonunda da kasabamıza yerleşmek zorunda kaldı. Duyduğuma göre bu görevini de lâyığı ile yapamıyormuş.”
Yargıç, salonu dolduranların gülüşmelerine bakarak ve çekicini masaya birkaç kez vurarak salonu sakinleştirir ve bu kez savcıyı tanıtır yaşlı kadına.
“Bayan Jones, Bay Bradley mahkememizin savcısıdır. Size yönelik suçlamayı irdelemekle görevlidir. Bilmem kendisini tanır mısınız ve acaba sizin davanızda görev almasına bir itirazınız var mıdır?”
Yaşlı kadın, gene hafif bir gülümseme ile süzer savcıyı ve konuşmaya başlar. Bakalım neler söyler;
“Bradley denen kaçkını tabii ki tanıyorum ve hatta iyi tanıyorum. Çocukluğunda komşu çocuklarının bisikletini çalmış ve satarken yakayı ele vermişti. Neyse ki, başta ben olmak üzere bazı mahalleliler ona kefil olarak kodese girmesini engellemiştik. Keza gençliğinde de uyuşturucu kullandığını ve kadınlara sarkıntılık ettiğini duymuşluğum vardır. Hukuktan sonra kasabamıza döndüğünde de en güzel kızlarımızdan bir tanesini baştan çıkarmış ama evlenmekten son anda vazgeçerek kızcağızı yüzüstü bırakmıştı. Bu arada da sıklıkla randevuevlerine gittiğini ve kumarhanelerin gediklisi olduğunu da biliyorum.”
Yargıç, salondan gelen kahkahaları susturmak için gene birkaç kez tahta çekici ile masaya vurarak gereken sessizliği sağladıktan sonra, savcı ve avukatı kürsüye çağırır ve kısık sesle onlarla konuşur;
“İkinizden birisi, Bayan Jones’a benim kim olduğum hakkında bir şey sorarsa, bilesiniz ki ikinizi de tutuklar ve yargıca hakarete azmettirmekten içeri atarım!”
(Baba-mail sitesinden aktaran) Erdal Akalın
Tam yerinde bir fıkra olmuş...
YanıtlaSilElimizde fener Diyojen gibi dolaşıp "adalet" arayacağımız günler. Hazin ama...
SilSevgi ve en derin saygılarımla.
YanıtlaSilAhlâk sükût etmişse, diploma, makam... ayaklar altında çiğnenerek HAYSİYETSİZLİĞE ne yazık ki İTİBAR kazandırır. Saygılar...
Yazık ki, günümüzde, toplumumuzdaki "adalet" hakkında iyi şeyler söylemek fazla mümkün değil.
SilSevgi ve en derin saygılarımla.