İnci Küpeli Kız (Felemenkçe: Meisje met de parel) (1665) Hollandalı ressam Johannes Vermeer'in (1632-1674) başyapıtlarından biri olan tablodur.
Adından anlaşılacağı gibi odak noktası bir inci küpedir. Resim halen Lahey'de, Mauritshuis'de sergilenmektedir. Kimi zaman "kuzeyin Mona Lisa'sı" ya da "Hollandalı Mona Lisa" olarak adlandırılır.
Vermeer resimlerinde pointillé olarak adlandırılan tekniği kullanıyordu ve resimlerini boyayı tuval üzerine gevşek ve tanecikli katmanlar hâlinde yayarak çiziyordu. Resimlerinde kusursuz yerleşimi yakalayabilmiş olmasına rağmen, tablolarında ön çalışmalara ait izler bulunmaz. Ayrıca, tablolar haricinde hiçbir çizim, kesin olarak Vermeer'e mal edilmemiştir. David Hockney'nin yanı sıra, Hockney-Falco tezini savunan birçok sanat tarihçisine göre, ressam bu kesin yerleşimi elde edebilmek için camera obscura kullanıyordu. Çıplak göz yerine bu tür bir lensin kullanılmasıyla ortaya çıkacak ışık ve perspektif etkilerinin Vermeer'in tablolarında da görülmesi, bu görüşü desteklemektedir. Ancak ressamın camera obscura'yı ne ölçüde kullandığı konusu, tarihçiler arasında tartışmalıdır. Vermeer’in günlük hayatın sıradanlığını resmettiği tablolarında, kadınların mutsuz ama genellikle hep bir kabulleniş, teslim oluş ve bekleyiş içinde olduklarını hissedilir.
Adından anlaşılacağı gibi odak noktası bir inci küpedir. Resim halen Lahey'de, Mauritshuis'de sergilenmektedir. Kimi zaman "kuzeyin Mona Lisa'sı" ya da "Hollandalı Mona Lisa" olarak adlandırılır.
Vermeer resimlerinde pointillé olarak adlandırılan tekniği kullanıyordu ve resimlerini boyayı tuval üzerine gevşek ve tanecikli katmanlar hâlinde yayarak çiziyordu. Resimlerinde kusursuz yerleşimi yakalayabilmiş olmasına rağmen, tablolarında ön çalışmalara ait izler bulunmaz. Ayrıca, tablolar haricinde hiçbir çizim, kesin olarak Vermeer'e mal edilmemiştir. David Hockney'nin yanı sıra, Hockney-Falco tezini savunan birçok sanat tarihçisine göre, ressam bu kesin yerleşimi elde edebilmek için camera obscura kullanıyordu. Çıplak göz yerine bu tür bir lensin kullanılmasıyla ortaya çıkacak ışık ve perspektif etkilerinin Vermeer'in tablolarında da görülmesi, bu görüşü desteklemektedir. Ancak ressamın camera obscura'yı ne ölçüde kullandığı konusu, tarihçiler arasında tartışmalıdır. Vermeer’in günlük hayatın sıradanlığını resmettiği tablolarında, kadınların mutsuz ama genellikle hep bir kabulleniş, teslim oluş ve bekleyiş içinde olduklarını hissedilir.
Genel olarak Vermeer ve tabloları hakkında fazla bilgi
bulunmamaktadır. İnci Küpeli Kız tablosu "IVMeer" şeklinde imzalanmıştır, Aslında Vermeer’e bu tabloda kimin ilham kaynağı olduğu 17’nci yüzyıldan
bu yana bir sır. Hatta tabloya tarih atmadığı için tam olarak ne zaman
yapıldığı da bilinmiyor. Tablo, yağlı boya ile yapıldığı ve uzun süre
korunamadığından dolayı zamanla boyada çatlamalar meydana gelmiş ve bu da
tabloya farklı bir göz zenginliği sağlamıştır.
“İnci Küpeli Kız"adlı tablosunda güzel ve soylu genç
kız, onu seyredenin gözlerini yakalamak için omuzunun üzerinden masumca
bakarken, küpesi odadaki muhteşem ışığı yansıtır. Kim bu model? Neden
onu seçti? Kocaman gözleri ve anlaşılmaz yarım gülümseyişi masum mu yoksa
baştan çıkarıcı mı? Neden bir inci küpe takıyor? Tablodaki esas kadın gerçekten bir hizmetçi miydi bilemeyiz ama
ressamla model arasındaki derin duygusal ilişki tabloda kızın ressama bakışında
fark edilebiliyor.
Tabloda resmedilen kızın hayal ürünü değil de gerçek bir model
olduğu ve kızı Coenella (fakat kızın yaşı ve tablonun yapıldığı dönem bağdaşmaz) ya da bir yakını (ya da evdeki hizmetçilerden
biri) olduğu düşünülmektedir.
Tracy Chevalier, tablonun
hikayesini –kendine göre- “inci küpeli
kız” adlı kitabında yazdı. Sonra kitabın filmi de çekildi.. (Vermeer’i Colin Firth, İnci Küpeli Kız’ı Scarlett Johansson
oynuyor) Yani
kocaman gözleri ve ressamı baştan çıkaran gizemli gülümseyişi ile evli olan
Vermeer’in gönlünü çalan hizmetçi kız Griet’in hikayesi.
Tracy Chevalier tablo hakkındaki tüm sorulara "İnci Küpeli Kız" adlı
romanında bir yanıt verirken, hikaye 17'nci yy Hollandası'nda yaratıcılık ve
ticaret arasındaki sosyal ilişkilere ışık tutuyor.
Chevalier, romanı yazma ilhamını 19 yaşındayken odasının duvarına asılan Vermeer'in "İnci Küpeli Kız" tablosunun posterinden almış. Yazar, "Vermeer'in tablolarındaki kadınlar bir sır taşıyor gibi gizemli bakıyorlar, birçok hikaye düşünüldü fakat hiçbiri söylenmedi bugüne kadar. Ben bu hikayelerden birini söylemek istedim" diye açıklıyor. Filmle roman arasında birçok değişiklikler göze çarpıyor, küçük karakterlerin kaybolmasından filmin sonunun değişmesine kadar...
Yazar, filmde, ressamla hizmetçi arasındaki ilişkiden etkilenen ressamın kızı Coenella'nın biraz daha detaylı işlenmesini beklediğini söylüyor. Ayrıca Griet'in basit bir hizmetçi olmadığını aristokrat bir aileye mensup olduğunu belirten Chevalier, "Bazı talihsizlikler sonucu ressamın evine hizmetçi olarak gitti. Griet'in ailesi hakkında daha fazla sahne olabilirdi" diyor. Oysa, filmin sonunun kitabınkinden farklı olmasından rahatsızlık duymuyor;
Chevalier, romanı yazma ilhamını 19 yaşındayken odasının duvarına asılan Vermeer'in "İnci Küpeli Kız" tablosunun posterinden almış. Yazar, "Vermeer'in tablolarındaki kadınlar bir sır taşıyor gibi gizemli bakıyorlar, birçok hikaye düşünüldü fakat hiçbiri söylenmedi bugüne kadar. Ben bu hikayelerden birini söylemek istedim" diye açıklıyor. Filmle roman arasında birçok değişiklikler göze çarpıyor, küçük karakterlerin kaybolmasından filmin sonunun değişmesine kadar...
Yazar, filmde, ressamla hizmetçi arasındaki ilişkiden etkilenen ressamın kızı Coenella'nın biraz daha detaylı işlenmesini beklediğini söylüyor. Ayrıca Griet'in basit bir hizmetçi olmadığını aristokrat bir aileye mensup olduğunu belirten Chevalier, "Bazı talihsizlikler sonucu ressamın evine hizmetçi olarak gitti. Griet'in ailesi hakkında daha fazla sahne olabilirdi" diyor. Oysa, filmin sonunun kitabınkinden farklı olmasından rahatsızlık duymuyor;
"Filmde hikayeyi gerçekçi yapmak zorundalar. Filmin sonu, filmin
pazarlanmasıyla ilgili. Birçok farklı son denendi. Ressamla hizmetçi arasındaki derin
duygusal ilişkinin açığa çıkması en önemlisiydi. Bazı değişikliklerin olmasını
bekliyordum. Mesela, kitapta olaylar on yıla yayılan bir süreç içinde geçiyor.
Film ise iki yıllık bir süreci kapsıyor. Kitaba uyulup aktörler
yaşlandırılsaydı bence en kötü seçim olurdu."
Yazara göre filmde ressam Johannes Vermeer rolündeki Colin
Firth, ressamın gizemli karakterini yeterince yansıtmıyor.
"Colin Firth'i görünce bütün gizem gitti. Kitapta
Vermeer çok daha gizemli, etkileyici bir karaktere sahip. Filmi çok sevdim
fakat kitaptan farklı. İki kardeş gibi birbirlerine benziyorlar fakat ayırt
edilen farklı karakterleri var. Değişiklikler okuyucuyu şaşırtabilir, ama bence
üzücü değil. Hatta kimi yerleri çok da iyi olmuş. Colin Firth iyi, fakat film,
18 yaşındaki Scarlett Johannson'a ait. 60 kelimelik diyalog verilmesine rağmen,
parlak yüzünden gözlerimi alamadım. Filmi ilk gördükten sonra bir kez daha
görmek istedim. Bu her zaman iyi bir işarettir.”
Filmini izlemedim ama aklımda , teşekkür ediyorum bilgilendirme için...
YanıtlaSilFilmi ben de izlemedim. Bu yazıyı hazırlarken öğrendim. Denk geldiğinde izlemek keyifli olacak.
SilSevgi ve en derin saygılarımla.