Cumartesi günü Ankara’da şiddetli lodostan sonra başlayan yağmur, Pazar günü yapacağımız yürüyüş sırasında da devam eder diye endişelenmekle birlikte Gerede Aktaş ormanlarında nispeten rahat yürüyeceğimiz hesaplamıştık.
Pazar sabahı 14 yürüyüşçü olarak başlayan gezimizde, Kızılcahamam’daki kısa moladan sonra Aktaş yayla evlerinin önünde arabadan indiğimizde yörede yoğun kar olduğunu gördük. Yağmur olmasın diye beklerken yürüyüşümüz bir anda kar yürüyüşüne döndü. Geçen hafta yağdığını düşündüğümüz kar pek çok yerde 40 cm’i aşan bir derinliğe sahipti.
Saat 10.30 civarında başlayan yürüyüşümüzde, 1750 metrelerde bulunan yangın gözetleme kulesine kadar çıkmayı düşünürken kar yürüyüşün hızını çok aksatmaya başladı. Kuzey yamaçtan tırmandığımız için devam eden lodosu hissetmedik. Karda yürümenin çok zor olması önde gidenlerin sürekli yol açmak zorunda kalması nedeniyle hedeflediğimiz rotanın biraz dışına çıkmak zorunda kaldık.
13.30 civarında orman içinde verdiğimiz yemek molasında fazla rüzgar almayan kuytu bir noktada yarım saat kadar dinlendikten sonra yola koyulduk. 14.30 sıralarında kısa bir orman yolundan yangın gözetleme kulesine ulaştık. Rüzgar tepede fazla oyalanmayı engellediğinden ve her ne kadar inişin büyük kısmı orman yolundan olsa da karanlığa kalmadan E5’e inmek gerektiğinden grup resminden sonra inişe geçtik.
Karlar altında tam bir kış uykusunda bulunan ormanda büyük sessizlik hakim. Bir çok yerde karın ağırlığına dayanamayarak kırılmış ağaçlar zaman zaman yolu kapatmakta ve geçişi engellemekte. İniş sırasında geçen hafta yürüyen bir grubun açtığı yoldan daha hızla biçimde ilerlemeyi sağladık. Ancak karın erimekte oluşu karda yine de ani çökmeler yaratarak yürümeyi hayli zorlaştırmaya devam ediyordu. Saat 16.10 sıralarında tam Aktaş-1 köprüsünün yanından ana yola ulaştık. Aracımız bizi gelip aldıktan sonra yine Kızılcahamam’da verdiğimiz çay molasından sonra, toplamda 8 kilometreyi ancak bulan fakat normal koşullarda ancak bunun iki katından fazla bir mesafede yorulacak denli yorgun ancak doğada keyifli bir gün geçirmenin verdiği tarifsiz keyifle Ankara’ya döndük.
13.30 civarında orman içinde verdiğimiz yemek molasında fazla rüzgar almayan kuytu bir noktada yarım saat kadar dinlendikten sonra yola koyulduk. 14.30 sıralarında kısa bir orman yolundan yangın gözetleme kulesine ulaştık. Rüzgar tepede fazla oyalanmayı engellediğinden ve her ne kadar inişin büyük kısmı orman yolundan olsa da karanlığa kalmadan E5’e inmek gerektiğinden grup resminden sonra inişe geçtik.
Karlar altında tam bir kış uykusunda bulunan ormanda büyük sessizlik hakim. Bir çok yerde karın ağırlığına dayanamayarak kırılmış ağaçlar zaman zaman yolu kapatmakta ve geçişi engellemekte. İniş sırasında geçen hafta yürüyen bir grubun açtığı yoldan daha hızla biçimde ilerlemeyi sağladık. Ancak karın erimekte oluşu karda yine de ani çökmeler yaratarak yürümeyi hayli zorlaştırmaya devam ediyordu. Saat 16.10 sıralarında tam Aktaş-1 köprüsünün yanından ana yola ulaştık. Aracımız bizi gelip aldıktan sonra yine Kızılcahamam’da verdiğimiz çay molasından sonra, toplamda 8 kilometreyi ancak bulan fakat normal koşullarda ancak bunun iki katından fazla bir mesafede yorulacak denli yorgun ancak doğada keyifli bir gün geçirmenin verdiği tarifsiz keyifle Ankara’ya döndük.
KARIN BU HALİNİ SEVİYORUM..KEYİFLİ BİR YÜRÜYÜŞ OLMUŞ..
YanıtlaSilBittiğinde o ağır yorgunluğa rağmen gerçekten sonradan keyfini ve güzelliğini daha çok hissediyorsunuz.
SilSevgiler, saygılar
Merhaba Mehmet Bey, bu güzel görüntüleri görünce, ne yalan söyliyeyim bizim çileli poyraz'ımız aklıma geldi. Zira poyrazla birlikte modern yaşamın vazgeçilmezi olan internet ve televizyondan (Kablo-net sayesinde) uzak bir hafta sonu yaşadık.. Eh.. ne varsa doğa'da var valla..
YanıtlaSilEvet, Bursa sıkıntılı günler geçiriyor. Bugün blog hatları da çok kötüydü. Hem yazmak ve kaydetmek saatler aldı hem de ancak şimdi rahatça açılabiliyor. Ama dediğiniz gibi doğa bambaşka.
SilSevgiler, saygılar.