KİTABIN ADI
|
Genç Stalin (Young Stalin)
|
KİTABIN YAZARI
|
Simon Sebag Montefiore
|
KİTABIN ÇEVİRMENİ
|
Yavuz Alogan
|
KİTABIN YAYINEVİ
|
İthaki Yayınevi
|
KİTABIN BASKI YILI
|
2010
|
KİTABIN BASKI SAYISI
|
1. Baskı
|
KİTABIN SAYFA SAYISI
|
448 syf
|
KİTABIN DİZGİ/BASKI
KALİTESİ
|
9,5/10 (Az sayıda dizgi
hatası var)
|
KİTABIN YAZIM-DİL
KALİTESİ
|
10/10
|
KİTABIN
EDEBİ/SANATSAL/TARİHSEL DEĞERİ
|
6/10
|
Her ne kadar okuduğum
kitapların tanıtımı sayfasında bu kitabı yorumluyor isem de kitap bir
edebiyat yapıtı değil. Sosyalist tarihe ya da Stalin’in kimliği yönünden
merak ettiğiniz bir husus yok ise yazının bundan sonrasını okumanıza gerek
yok…
Yetiştiğim kuşak ve gençliğimizde
edindiğimiz bilgiler çerçevesinde, okuduğumuz kuşaklar çerçevesinde, daha yaşanılası, daha
özgür ve insan haklarına saygılı, kadını ve emeği sömürmeyen bir sistem
olarak sol paydasında sosyalizme ve kuzey komşumuz Sovyetler Birliği’ne ilgi
duyduğumuz kuşkusuzdur. Giderek, ulusal kurtuluş mücadelemizde maddi ve
manevi destek sağladığını öğrendiğimiz ve Mustafa Kemal’in yaşamının son günlerinde “Hiçbir
zaman Sovyetler Birliği’ne düşmanlık etmeyin, karşısındaki siyasi
gruplaşmalara katılmayın” yolundaki siyasi mirasının göz ardı edilerek,
aramızdaki dostluk köprülerinin atılması, Nato yoluyla düşman cepheye
kaymamız sonucu, sosyalizmin ve komünizmin sürekli halka yanlış anlatılarak,
solu ve sosyalizmi, “şapkanı asıp bir eve girdiğinde her şey senin oluyor”
gibi çiy ve basit karalamalarla halkın düşman edildiği sisteme ilişkin gerçek
bilgilerin ancak 1961 anayasasının özgürlükçü ortamında solu tanımaya
başlayan ülkemizde Marx, Lenin, Stalin, Mao, Fidel Castro ve Ernesto Che
Guevera gibi insanları yakından tanımamız bir hayli geç oldu.
1917 Ekim devrimiyle 20
yüzyılın çehresini tamamen değiştiren bir olayın yeterince anlatılmaması ve
tanıtılmaması, bu devrim uğrunda çabalayan can veren nice insanın uğrunda
mücadele ettiği amacın bilinmezliği, eklenen ucuz karalamalarla birlikte yıllarca Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa
ülkelerine halk olarak soğuk bakmamıza yol açtı. Elbette emperyalist ve kapitalist
dünyanın ağır algı operasyonları altında gerçeği bilme ve anlama şansımız
fazla olamazdı da.
Ülkemizdeki sol siyasi uyanışta
pek çok kitap basılmasına rağmen yukarıda saydığımız önemli sosyalist
figürlerin hiçbirisinin gerçek yaşam öyküsünü okuma ve öğrenme şansımız yine pek olmadı.
İthaki yayınları bir süredir
bazı dünyaca ünlü kişilerin batıda yayınlanmış biyografilerini yayınlamakta. Bunlardan
“Jules Verne”i okudum ve tahmin ediyorum blogda tanıtımını yapmıştım. Bu kez,
benim gibiler için bir efsane olan Josef Stalin’in iki ciltlik biyografisini
gördüğümde doğrusu oldukça heyecanlandım. Fakat ne yazık ki son derece
güdümlü ve açık algı saptırmaları yapan bir kitapla karşılaştım. Bu ilk
ciltte doğduğu 1878 yılından 1917 devrimine kadar geçen yaşamının anlatıldığı
Stalin –kitabın yazarına göre- az sayıda yetkin özelliğine rağmen bir
serseri, mafya, terörist, sevgisiz, biraz çapulcu, parti disiplinini dahi
çiğneyen bir insan. Hatta üstüne basarak söylemese de alçak bir sesle,
-elinde hiçbir kanıt olmadığını itiraf etse de- çarın gizli polisinin
Bolşevik Parti içindeki ajanı olduğunu iddia eden yazarın Stalin’i doğru
anlatmadığına inanıyorum. Ben, sosyalist sistem ve diyalektik materyalizm
kültürüm çerçevesinde yalan ve iftira bölümlerden etkilenmeden okumayı
başardığıma yaşamaındaki ilginç bazı ayrıntıları öğrendiğime ve bu anlamda alabileceğim bilgileri aldığıma inanıyorum. Ama her okuyanın yanı paratoneri kullanıp
kullanamayacağını bilmiyorum.
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder