Ankara son beş aydaki 3. Terör saldırısını yaşadı. Yine çok
sayıda yurttaşımız yaşamını yitirdi. Pek çok yaralanan da ömrünün sonuna kadar
yaşayacağı acı ve travmalarla baş başa kaldı. Çok sayıda ailenin ocağına ateş
düştü. Sevdiklerinden ebediyen ayrı düştü.
Yayın yasakları, olağanüstü terör toplantıları, terörü
lanetleme açıklamaları olağan rutin içinde birbirini izledi. Bu saldırıyı kimin
yaptığı üzerine tv kanallarında tartışmalar başladı, olay yeri incelemeleri ile
bazı bulgulara ulaşmaya çalışılıyor ve sonuçta yaşam devam ediyor ve edecek,
bir sonraki saldırıya kadar…
Her zamanki gibi devletin tüm kademelerinden kınamalar ve
açıklamalar yapılmakla birlikte henüz “bu işte benim sorumluluğum var” diyen olmadı.
Olmayacak gibi de görünüyor. Zira devlet kültürümüzde ne yazık ki böyle bir
anlayış yok. Ama böylesi bir kültür tepeden aşağı kazanılmaz, aşağıdan yukarıya
alınan bir eğitimi gerekli kılar. Doğumundan itibaren yaşamının hiçbir evresinde
insanımız kusurlu olmayı kabullenmez. Başına gelen her şey, başkasından ve/veya
dış etkilerden gelmiştir. Yaşamı ve geleceği kendi başına belirleyebilse belki
de insanımız kusursuz yaşamı kendi başına kuracaktır. Hani hep konuşuruz ya; “…
Sallandıracaksın 30-40 kişiyi, bak bir daha yapıyorlar mı?” ya da “Ben Başbakan
olsam görürsünüz nasıl her şey süt liman olur…” Evet, inkar etmeyelim böyle
büyüyoruz. Belli yetkelerle bazı makamlara gelince de “…bana kalsaydı…” demeye
başlıyoruz. Ama “ona kalanlara” geldiğimizde de sorumlu yok!
Peki sorumlu kim? Sorumlu biziz, ben, bu yazıyı okuyan sen,
ya da çevremizdeki onlar… İnkar etmeyelim, yaşanan her olayda devekuşu gibi
kafamızı toprağa gömen, asker, polis evlatlarımızın her gün birer, üçer, beşer,
cenazelerinde saf tutmayı –sorgusuz- alışkanlık haline getiren, şehitlerimizin
yetimlerini “artık bizim evladımız” diyen, ama bir tekini bile yarın ne isim ve
ne de mekan olarak hatırlamayan, siyasi şantajlara seçim sandıklarında boyun
eğen, ömür boyu parti başkanlığını ilan eden politikacılarımızla ve onların
anlamsız siyasi çekişmeleriyle oyalanan, tv’lerde kılık kıyafet tartışmaları ve
kim kimden elektrik altı bayağılıklarıyla gününü geçiren biz Türk halkı, evet
suçlu biziz…
“Görmek” romanında Jose Saramago, ütopik bir toplumu
anlatır. Bir seçimde halkın son derece düşük bir kısmı sandığa gider, şaşkınlık
içinde, seçim iptal edilir ve yeni seçimlere gidilir. Bu kez sandığa kimse
gitmez. Evet, ne zamanki böyle kararlı bir halk olur ve sarsılmaz bir şekilde
kesin kararımızı ilan edersek o zaman, bu şekilde ölüp giden fertlerimize belki
borcumuzun bir kısmını ödeyebiliriz…
Sorumlu ve suçlu biziz ey halkım, ben, bu yazıyı okuyan sen ya da
çevremizdeki onlar…
Maalesef..
YanıtlaSilSuçlu bizleriz.
Çevremizi bilinçlendiremedik.
Yanlış seçimler de yanlış insanları destekledik.
Tuğla gibiyiz binanın duvarını oluşturan. Açılan her tuğlanın yerine geçip güçlü olamadık..
Ne yazık ki tepkisiz bir toplumuz. yıllar içerisinde duyarlı sinirlerimizin hepsi ustaca uyuşturuldu. Artık "acı" duymuyoruz. Belki de acıdan haz duyan bir toplum haline geldik.
SilSevgi ve saygılarımla.
kesinlikle katılıyorum , suçlu biziz ne yazık ki :( yaptığımız yanlışlarla , yapamdığımız doğrularımızla , amalarla , yetmez ama evetlerle geldik bugünlere .İşin kötüsü de ne biliyor musunuz , kınadığımız kadar üzülemiyoruz bile o kadar alıştık ölüme, 30 yıldır doğuda ölenleri kimse görmedi bugüne kadar , rütbeliler emekli maaşlarının azalacağını duyduğunda çıktıkları açlık oruçlarına çıkamadılar emirlerindeki 20 yaşındaki gençler ölürken , bir emekli maaşı kadar etmedi kolu bacağı kopan gaziler , tek kelime ediyorum memleketime , Yazık .
YanıtlaSilyıllar içerisinde düşünmeyen, sadece yiyip içen ve çoğalan bir toplum haline geldik. Artık bize ilkokulda öğretilen "tasada ve kıvaçta" ortak olduğumuz öğretisi de yok edildi. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın şiarıyla yaşayan bir topluma dönüştük. Hala anketlerde %54 ile onay alan bir iktidarımız ile meçhule doludizgin gidiyoruz. Allah sonumuz hayretsin.
SilSevgi ve saygılarımla.
Suçlu elbette biziz. Susarak, her geçen gün daha çok kanıksayarak da suçlu kalmaya devam ediyoruz. Ülkemizde yaşıyor olmak derin bir vicdan azabına dönüşüyor. Herkes günü kurtarma telaşında, hala "normal" biçimde yaşamın akışına kapılabilen insanlar var çevremizde. Farkındalık seviyemiz o kadar düşük ki insanın inanası gelmiyor.
YanıtlaSilBir farkındalık yaratabilmek önemli. Sessiz kalmayarak suskunluğu bozmayı her platforma taşımak gerekiyor. Unutmayalım bu renkler kirlendi.
SilSevgi ve saygılarımla.
Merhabalar.
YanıtlaSilSuçlunun biz olduğumuz konusuna aynen iştirak ediyorum. Hala başımızdaki idare zihniyetini savunanlar var. Milletin başını bağlamışlar. Yayın yasağı var. Konuşana ceza var. Ne olacak böyle? Nereye kadar gidecek? En sonunda bir iç kargaşa çıkacak ve henüz daha tam anlamıyla yaşayamadığımız baharımızı da o zaman yaşayacağız herhalde.
Menfur terör saldırılarında yaşamlarını yitiren tüm kardeşlerimize Cenab-ı Hakk'tan rahmet diliyor; acılı ailelerinin acılarını hafifletmesini ve onlara sabr-ı cemil ihsan eylemesini niyaz ediyorum.
Selam ve dualarımla birlikte en Güzel'e emanet olun.
Bu kaostan ve başıboşluktan ortak akıl ile çıkmamız gerekiyor. Yine millet gibi düşünüp, millet gibi karar vermemiz gerekiyor.
SilSaygı ve sevgilerimle.
(Uzun süredir yorumlarınızdan uzak kalmıştık. doğrusu özlemişiz.)
Elbette suçlu biziz!. Başka bir yerde aramaya gerek yok. Yangın evimize gelinceye dek 'aman bana bir şey olmasın!' diyor ve sadece karşıdan seyrediyor 'ah! vah!' ediyoruz. Ortak akıl, kararlılık ve milli bir duruş olmadığı müddetçe...ve her şeyi başa havale ettikçe çözülmez bu sorun!. Oysa bu gidişata asıl yön verecek olan halk değil mi!. Sürekli şehit veriyoruz!..daha nereye kadar sürecek bu kanlı oyun!.yaramız giderek derinleşiyor..Ocağına ateş düşen insanların acıları acımızdır!. duygular dile getirilmeli, isyanlar, tepkiler gösterilmeli! yaratılacak olan sinerji ile halkın gücü ve KORKMADIĞIMIZ!! tüm dünyaya ilan edilmeli!.Çünkü ARTIK YETER!..
YanıtlaSilbu değerlendirmeniz doğrultusunda ne zaman tek yürek olur ve halk olarak ağaya kalkarız, o zaman pek çok sorunu aşacak hale geliriz.
SilSevgi ve saygılarımla.