| 
   
KİTABIN ADI 
 | 
  
   
Onbinlerce Kağnı 
 | 
 
| 
   
KİTABIN YAZARI 
 | 
  
  
Fakir Baykurt
 | 
 
| 
   
KİTABIN ÇEVİRMENİ 
 | 
  
   
- 
 | 
 
| 
   
KİTABIN YAYINEVİ 
 | 
  
   
Literatür Yayınevi 
 | 
 
| 
   
KİTABIN BASKI YILI 
 | 
  
   
2015 
 | 
 
| 
   
KİTABIN BASKI SAYISI 
 | 
  
   
5. Baskı   (Orijinal 1. Baskı 1971) 
 | 
 
| 
   
KİTABIN SAYFA SAYISI 
 | 
  
   
214 syf 
 | 
 
| 
   
KİTABIN DİZGİ/BASKI
  KALİTESİ 
 | 
  
   
9,5/10 (Birkaç dizgi
  hatası var) 
 | 
 
| 
   
KİTABIN YAZIM-DİL
  KALİTESİ 
 | 
  
   
10/10   
 | 
 
| 
   
KİTABIN
  EDEBİ/SANATSAL/TARİHSEL DEĞERİ 
 | 
  
   
10/10   
 | 
 
| 
   
Fakir Baykurt, Türk
  Edebiyatında romanın yanı sıra, kaleme aldığı hikayeleriyle de haklı bir ün
  kazanmıştır. Öykülerinde insan unsuru en baştadır. Anadolu insanın onun
  ağzından ve kaleminden hayat bulur, yüzyılların suskunluğunu onun aracılığı
  ile dile getirir. 
Bu öykü kitabında yazar bu kez sıra
  dışı bir tema ile yola çıkmış. Derleme öykülerinin yanı sıra sözlerden
  hikayeler üretmiş ve bazı sözlü anlatımları öykü haline getirmiş. Kitabın
  kısalığına bakmayın içinde tam 55 öykü yer alıyor. 
Bazısı bir sayfayı bile
  bulmayan bu öykülerde zaman zaman kendisinizi de bulacağınızdan eminim. 
Türk edebiyatının yüz akı
  Baykurt’a saygı ve şükran! 
Fakir
  Baykurt, öykülerinde köy yaşamının sertliği, yoksulluk, cahillik, taassup,
  batıl inanç, sömürü gibi sorunları ele alarak köylünün maddi ve manevi
  dünyasını toplumsalcı ve gerçekçi bir bakıştan işliyor. Gözlemlerden, canlı
  tanıklıklardan yola çıkan yazar, günlük konuşma dilini öyküye taşıyarak zaman
  zaman mizahi bir dil kullanıyor; bürokrasinin çarkları arasında sıkışan ama
  içinde de bir umudu barındıran "sıradan insanı", yaşadığı yerin
  atmosferiyle birlikte çarpıcı bir biçimde betimliyor. 
İlk basımı 1971'de yapılan On Binlerce Kağnı'yı yeniden okurla buluşturuyoruz: "Dedikodu almış yürümüştü. Köyün içi çalkalanıyor. Kara Hafız'ı, Yüklü'deki kendirlerin arasında Çil Fadime'yle görmüşler. Kara Hafız acar adamdı zaten. Kendi karısını eskitmiş, onun bunun karısından geçinmeye başlamıştı. Çil Fadime de tavlı avrat. Kara Hafız çağırdı mı, koşuyor. Ateş olmayan yerden duman tüter mi? Rüzgâr esmese çalı çıtırdar mı? Hafız'la Fadime'yi Harımlar'daki kendirlerin arasında da görmüşler. Şimdi Urkuş'un kuzulukta buluşuyorlar. Üstelik kara Hafız, Fadime'nin kocasına büyü yapmış. Nefsi uyanmıyormuş artık. Fadime de yanıp tutuşuyormuş. Yangınını söndürmek için Urkuş'un kuzuluğa Hafız'dan önce varıyormuş.Söylentileri herkes duydu köyün içinde. Ama kocasının kılı kıpırdamıyor. Belki bir o duymadı? Köyün kocakarıları, genç gelinleri, adamı görünce öksürüyor, sezdirmeye çalışıyor, ama öksürükten pıksırıktan herkes anlamaz ki!..." (Tanıtım Bülteninden)  | 
 


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder