5 Aralık 2012 Çarşamba

DARAĞACINDAKİ İLK KADININ 82 YILLIK SIRRI

TBMM kararıyla idam edilen ilk kadın olarak tarihe geçen Isparta’nın Sütçüler ilçesine bağlı Darıbükü köyünden Hasan Kızı Fatma’nın, üç kadınla birlikte işlediği akıl almaz cinayetin 82 yıllık sırrının peşine düştük. İşte ilk kez yayınlanan fotoğraf ve anlatımlarla bir zamanların Anadolu’sundan trajik bir insanlık öyküsü…

Türkiye'de mahkemeler tarafından verilen idam cezaları 1984 yılından bu yana TBMM tarafından onaylanmadığı için infaz edilemiyor. 2002 yılında, savaş ve çok yakın savaş ve terör suçları dışındaki suçlar için idamı kaldıran Türkiye, 2006 yılında çıkartılan 5218 sayılı kanunla idamı tüm suçlar için tamamen kaldırdı. Ancak Kasım ayı başında Başbakan Erdoğan’ın açıklamalarıyla yeniden alevlenen idam tartışmaları, Türkiye’nin gündemine oturdu. Başbakan Erdoğan’ın, terör ve ölüme sebebiyet verme kapsamındaki suçlarda idamı tartışmanın mümkün olabileceği yönündeki açıklamalarının ardından Radikal Gazetesi’nden Tarık Işık, 1920’den, idamın fiili olarak kaldırıldığı 1984 yılına kadar Meclis tarafından onaylanan ve infazı gerçekleştirilen 712 idam kararının 15’inin kadınlar için verildiğini gündeme getirmişti. TBMM kararıyla idam edilen ilk kadın olarak tarihe geçen Isparta’nın Sütçüler ilçesine bağlı Darıbükü köyünden Hasan Kızı Fatma’nın kısa hikayesinin de yer aldığı Radikal’in haberinde, genç kadını darağacına götüren suçun, “20’lik altın ve tarla karşılığı aynı köyden Eşref’in Hanife’yle evlenmesini temin etmek amacıyla Eşref’in karısı Ümmüşani’yi öldürmek” olduğu bilgisine yer verildi.

DARIBÜKÜ KÖYÜNDE İDAMA GÖTÜREN CİNAYETİN İZİNİ SÜRDÜK

Ancak bu trajik cinayetin altında Anadolu’nun yakın tarihinde yaşanan ve bugün bile yüzleşmekten kaçınılan bir insanlık dramının olduğu ortaya çıktı. Cumhuriyet tarihinin idam edilen ilk kadını olarak tarihe geçen Hasan kızı Fatmana’yı darağacına götüren hikayeyi öğrenmek için gittiğimiz Isparta’nın Darıbükü köyünde konuştuğumuz yaşlı köylüler, savaşların parçaladığı Anadolu halkının yaşadığı dramı anlattı.
Darıbükü köyünün Kürüz Mahallesi’nde yaşayan 85 yaşındaki Mehmet Demirbaş, seferberlik yıllarında köylerindeki erkeklerin çoğunluğunun dört cephede sürdürülen savaşların ardından şehit düşerek geri dönmediğini belirterek, Cumhuriyetin ilk yıllarında yaşanan acı olayı “ köyün erkekleri hep askere gidince geride kalan kadınların yaşamları zorlaşmış. Köyden üç kadın aralarında anlaşarak kocası olan birer tane kadını ködürüp kocalarıyla evlenmeyi planlamışlar. İlk önce Eşref adındaki adamın Taylak adıyla anılan karısını öldürmüşler ve cesedini harara koyarak nehre atmışlar” sözleriyle anlattı.


SAVAŞA GİDEN ERKEKLER GERİ DÖNMEDİ

Darıbükü köyünde konuştuğumuz köylüler, 1900 yılı doğumlu olan Eşref’in, kocası seferberlikte şehit düşen Taylak lakaplı Ümmüşani ile evlendiğini ve bir kız çocuklarının olduğunu söylüyor. Ancak köyün erkekleri milli mücadele döneminde yeniden savaşa gidince köyde kalan az sayıdaki erkekten biri olan Eşref’le evlenebilmek için aralarında anlaşan, Hanife, Fatmana ve Kınalı lakaplı bir başka kadının, bu düşüncelerine engel olarak gördükleri Eşref’in karısı Ümmüşani’yi öldürmek için bir plan yaparlar. Bu plana göre Ümmüşani’yi Kınalı’nın evine davet eden üç kadın, bir süre sohbet ettikten sonra namaz kılmak için evine dönmek isteyen Ümmüşani’yi “namazını burada kılabilirsin” diye ikna ederler.
Bu acı olayı büyüklerinden dinleyen Darıbükü köyünden 70 yaşındaki Sefer Cengiz, sonrasında yaşananları şöyle anlatıyor: “ikindi namazını kılarken üç kadın baltayla genç kadının başını keserek öldürürler. Öldürdükleri Taylak'ın cesedini evin altında bulunan ahırın hayvan gübrelerinin içine gömerler. Cinayete ortak olan kadınlardan Kınalı'nın 5-6 yaşlarındaki çocuğu Hasan Ali, bir haftadır ahırdaki gübrelerin arasında duran Taylak'ın cesedinden yayılan ağır kokuyu fark ederek annesine durumu bildirir. Annesi ise çocuğu susturur. Ahırdaki cesedin daha fazla burada kalamayacağını anlayan üç kadın, cesedi harar adı verilen büyükçe bir çuvala doldurup köyün birkaç kilometre uzağında bulunan samanlığın önüne bırakmak için harekete geçerler. Amaçları öldürdükleri kadının saman çalarken yakalanarak bir cinayete kurban gittiği izlenimi vererek bu işten sıyrılmaktır. Köylülerin iddiasına göre öldürülen Ümmüşani’nin kocası Eşref’in de bu cinayetten önceden haberi vardır.”
Cinayetin işlendiği gece kadınlar çevredeki evleri gezerek komşuların durumlarını kontrol ederler. O sırada beşikteki çocuğunu emziren komşulardan Gülsüm gelin, "of Allah’ım" diyerek inler. Bu ses karşısında paniğe kapılan Kınalı, "ne oldu Gülsüm gelin" diye bağırır. Gülsüm gelinden "yok bir şey, çocuğumu emzirirken yaslandığım kolum ağrıdı, ondan inledim" yanıtını duyunca da rahatlar.
Eşref ve üç kadın, içinde Ümmüşani’nin cesedi bulunan çuvalı güçlükle taşıyarak tahta köprüye kadar getirirler. Köylülerin anlattığına göre o gün ayın 15’idir ve dolunay bütün vadiyi aydınlatmaktadır. Köprünün karşısındaki patikadan gelen iki kişi, gördükleri manzaradan kuşkuya düşerler. İçlerinden biri kuşkusunu gidermek için çuvalı eliyle yoklar ve içinde bir ceset olduğundan kuşkulanır. Köy odasında Darıbükü köylülerine gördüklerini anlatan iki kişinin kendilerini görmesiyle planları altüst olan Eşref ve üç kadın, cesedin bulunduğu çuvalı Çataltaş denilen bölgeden Köprüçay’ın sularına bırakırlar.
Sefer Cengiz bundan sonrasını şöyle anlatıyor: “Cesede bağladıkları taş kayalara takılıp düşmüş. Taylak’ın cesedini nehir sürükleyerek götürmeye başlamış. Eşref ve üç kadın da telaşla nehir kıyısından cesedi takip ederek koşmaya başlamışlar. Nehir bir süre sonra cesedi Çatak deresinin kavuştuğu yerde kıyıya atmış. Eşref ve kadınlar da etrafı kontrol ederek Taylak’ın cesedini kumların arasına gömmüşler.”


"YENGEN NEREDE MURTAZA?" SORUSU CİNAYETİ ÇÖZDÜ

Eşref ve üç kadın, bir süre sessizliklerini korurlar. Ancak bu vahşi cinayetin ortaya çıkması fazla gecikmez. Köylülerin ifadesine göre, Eşref’in ikizi olan Murtaza adında ‘yarım akıllı’ bir kardeşi vardır. Köyün ileri gelenlerinden Nasreddin adında biri, Murtaza’ya “yengen görünmüyor, nerede acaba?” diye sorar ve ardından, “kardeşin Eşref’i evlendirelim artık” diye de ekleyince Murtaza, “yengem gideceği yere çoktan gitti” diyerek haberdar olduğu bu vahşi cinayetle ilgili bildiği ne varsa anlatınca olay böylece ortaya çıkar. Bunun üzerine köylüler Çatak deresinin kumlarına gömülü cesedi buraya yaptıkları derme çatma mezara naklederler.
Adli makamlara yansıyan bu cinayeti, Tokalı lakaplı Hasan Kızı Fatmana üstlenir. Isparta Ağır Cezaevi’ne konulan Fatmana, idamla yargılandığı davanın ardından 14 Aralık 1931 günü halkın gözü önünde cezaevi yakınında bulunan Tuzpazarında asıldığında, TBMM kararıyla Cumhuriyet tarihinde idam edilen ilk kadın olarak kayıtlara geçer. Köylüler, Hakim'in güzel bir kadın olduğu söylenen Fatmana'yı asmaya kıyamadığını ve onu ‘ipten’ kurtarmanın yollarını aradığını söylüyor. Hakim'in, "kızım bu cinayeti sen işlememiş olabilir misin?" sorusuna, "hayır Hakim Bey, Allah'ın aşkına doğruyu söylüyorum, ak ellerimle ben vurdum" yanıtını veriyor. Bunun üzerine Hakim kalemini kırıyor ve Fatma'yı idam sehpasına götüren yolculuk başlıyor. Halkın gözü önünde darağacına asılan Fatmana’nın son sözü "Allah affetsin" olur.

ÜMMÜŞANİ BİR KEZ DAHA GÖMÜLECEK

Savaşın parçaladığı bir toplumun kırsalında Cumhuriyet’in ilk yıllarında yaşanan bu dramatik insanlık öyküsünün kahramanlarından biri olan Ümmüşani’nin mezarının bulunduğu yer 82 yıldır Darıbükü köylülerince Taylak’ın mezarı olarak anılır. Tek başına bir çam ağacının dibinde gömülü olan Ümmüşani’nin mezarı, kısa süre sonra bölgede inşa edilecek olan Kasımlar Barajı ve HES projesinin suları altında kalarak bir kez daha gömülecek. Böylece bölgenin coğrafyasıyla birlikte yaşanmış acı tatlı insan yaşanmışlıkları da tarihten silinecek...

(İdam fotoğrafı: Abdurrahman Kökdoğan arşivinden alınmıştır.)

Yusuf Yavuz





2 yorum:

  1. ne ilginç bir hikaye..kimbilir daha ne hikayeler var anadolumuzda..paylaşımınız için teşekkür ederim..niye tek bir kişinin üstlendiği,neler düşündüğü,niye 3 kadının bir erkeğe talip olduğu muamma..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, ilk bakıta benim de düşündüğüm konuya dikkat çekmişsiniz, sanırım diğer kişilerin cezai sorumlulukları mahkeme dosyasında değerlendirilmiş ve bir ihtimal idam dışında cezalar almışlardır sanırım. Saygılar, sevgiler.

      Sil