Atina Okulu (ya da İtalyanca Scuola di Atene), İtalyan ressam Raffaello
Sanzio tarafından 1509-1511 yılları arasında
yapılmış bir fresk olup halen Vatikan'da Stanza della Segnatura'da bulunmaktadır.
Raffaello Sanzio (1483 – 1520) İtalyan
Rönesansının önemli ressamlarındandır. 16 yaşında yaptığı Havva’nın
Yaratılışı ve Trinite tablolarıyla ilk kez dikkat
çekti. Ama en ünlü eserlerinden biri Bakire ve Çocuk‘tur.
Michelangelo ve Da Vinci’nin figür ve kompozisyonlarından etkilendi. Resmettiği
teolojik, felsefi, lirik tablolarda hep bir sakinlik hakimdir.
Vatikan’daki ünlü frescosu “The School of Athens”
(Atina Okulu) olarak adlandırılır. Atina Okulu freskinde, antik çağ filozoflarının
hepsini aynı çatı altında yüce bir yapıda resmeder. Batı sanatında ilk kez çok
farklı görüşlere sahip filozoflar hepsi bir arada, büyük bir uyum içinde,
hayali bir zaman ve hayali bir mekanda tasvir edilmişlerdir. Ama geri plandaki
bina Yunan mimarisinden çok eski Roma mimarisi tarzında resmedilmiştir. Her ne kadar Atina
Okulu dense de, bu resimde Socrates, onun öğrencileri Xenophon, Alcibiades,
Diogenes gibi Atinalılar; ve bunun yanında pek çok Atinalı olmayanlar yer alır.
Atinalı olmayıp da Atina’yı ziyaret ettiği bilinen Parmenides ve öğrencisi
Zeno; Aristoteles’den çok sonraları yaşadığı bilinen Epicurus gibi figürler de
mevcuttur. Atinalı filozoflardan çok önceleri yaşamış olan Antik Perslilerden
Zoroaster; ve Aristoteles’den yüzlerce yıl sonra yaşamış olan Aristoteles felsefesinin büyük yorumcusu Averroes (İbn-i Rüşd) gibi düşünürler de bu
tabloda yer alır.
Hepsi de geometri, felsefe, astronomi, matematik
dallarında çalışmış büyük bilim adamları ve felsefecilerdir. Görüldüğü gibi Raphael
ortaya koymuştur ki, sadece Atina felsefi geleneği değil, ondan çok uzaklarda
yer alan felsefecileri de içine alan bu tür bir resim, nasıl felsefi düşünce
kültürler arası, tarihsel bağlantılardan gerektiğinde kopuk bir kavramdır.
Böylesine muhteşem bir mimari yapı içerisinde
neredeyse dini bir deneyim derecesinde kutsal bir atmosferde resmedilen
filozoflar, bizlere hayatın anlamını bulup anlatmak için çalışan bu insanların
nasıl kutsallık derecesinde önemli figürler olduğunu ortaya koymaktadır. Resimde
genel olarak mutluluk ve huzur hakimdir. Pek çok figürün bir arada kullanıldığı
kalabalık olması gereken bir ortam, büyük bir sadelik içinde huzur veren bir
atmosfere dönüştürülmüştür. Genel olarak hocalar, öğrencileri, ve izleyenlerin
yer aldığı çok iyi bir kompozisyon olduğu düşünülebilir.
Bir kaç izole figürün haricinde figürler genel
olarak iletişim halindedir. Bu izole figürlerden biri Michelangelo şeklinde
resmedilmiş olan Diogenes (The Cynic)’dir. Resimde odak noktasında yer alan, en
önemli iki figür Platon ve Aristoteles’dir. Her iki figür de çok kendine güvenli
ve gösterişli biçimde resmedilmiştir. Her ikisi de kendi kitaplarını ellerinde
tutmaktadır; Platon, Timaeus; Aristoteles ise Ethics kitabını tutmaktadır.
Bilindiği gibi, evrenin kökeni, hayatın anlamı, ve mutluluk gibi kavramlar
antik felsefenin odağında olan düşünsel konulardı. Bu sorular halen bugün
hayata ilişkin en ciddi sorular olarak anlamını korumaktadır.
Raphael bu iki merkezi figür üzerinden Platon'un
düşüncesinin esasını teşkil eden metafizik yaklaşımı ve Aristoteles’in daha
ayakları yere basan, uygulanabilir düşüncesini sembolize etmiştir. Aristoteles,
Platon'un öğrencisi idi, ve bir noktadan sonra farklı düşünmeye başlayan
Aristoteles hocasının “öbür dünya” (idealar dünyası) ile fazla kafasını
yorduğunu düşünüyordu. Bundan dolayı Aristoteles asıl şu an üzerinde
yaşadığımız dünyada iyi bir yaşam için hangi erdemlere sahip olmalıyız konusuna
vurgu yapıyordu. Ancak unutulmamalıdır ki, karşı iki fikiri temsil eden bu iki
figür bütün resmin geri planını oluşturuyordu. Bütün figürlerin üzerinden geçen
koskocaman kemerler ise hepsini çepeçevre saran felsefenin evrenselliğini
(university) simgeliyordu. İşte bugünkü anlamında üniversite teriminin anlamını
vurgulayan, bütün farklı fikirleri kucaklayan, armoni içerisinde bir araya
getiren bir sembolizm vardır bu resimde.
Bu resmi yaptığında Raphael 27 yaşındaydı, Urbino
şehrinden henüz gelmişti ve Papa’nın mimarı tarafından Papa’ya (Papa II.
Julius) tavsiye edilmişti. Julius kütüphanesinin duvarına fresco yapması
istenmişti Raphael’den, antik gelenekte kütüphane duvarları şairlerin portleri
ile süslenirdi. Bu geleneği çok iyi bilen Raphael aynı tarzda bir yaklaşım
getirmek istemişti.
Çoğunlukla reddedilse de, bazı yorumcular, sanat
eleştirmenleri ve sanat tarihçileri bu resim ile Dante’nin Divine Comedy’si
(İlahi Komedya) arasında bir bağlantı kurarlar. Dördüncü kitap İnferno’da Dante
ve Virgilius henüz cehennemin derinliklerine inmeden önce, Pagan döneminin
erdemli kahramanları, şairleri ve filozoflarına rastlarlar. Bunlar her ne kadar
en yüksek mertebe de yaşamasalar da, kendi ışıkları doğrultusunda iyi bir
sonsuz yaşamın içindedirler. Fakat Dante’den farklı olarak Raphael kendi
yorumuyla, bu figürleri cehennem yolunda değil, cennet gibi bir ortamda resmetmiştir.
Cehennem gibi bir karanlıkta değil, ışık ve gökyüzünün aydınlığı içinde
filozoflar hakikatin peşindedirler bu resimde.
Bu eser aslında bir “Felsefe Destanı” olarak da adlandırılabilir.
Perspektif tekniğinin kullanıldığı bu eserde; antik çağın büyük filozoflarını
ve ressamın çağdaşı sanatçılarını görebiliriz. Resmin ana şeması,
“Yeni-Platoncu” düşünceyi yansıtır bir biçimde, maddi, dünyevi ve zihni olmak
üzere üç aşamalı bir biçimde düzenlenmiştir. Şöyle ki; alt kısımda, maddi
bilimlerle uğraşan düşünürler kendi aralarında iki gruba ayrılmış, bunlardan
astronomi ve geometri bir grupta, mekanik bilimler ise diğer grupta
gösterilmiştir. Alt kısmın sağ tarafında Euclides’in merkezinde olduğu
geometriyle ve astrolojiyle ilgilenen düşünürler görülür. Sol tarafta ise
merkezinde Pisagor’un bulunduğu matematikçilerin oluşturduğu doğa bilimcileri
grubu yer alır. Bu iki grup arasındaki merdivenden yukarı çıkıldığında
metafizik ve manevi bilimlerle ilgilenen düşünürler in olduğu gruba ulaşılır.
Sağda Aristoteles’in grubu ve solda manevi bilimlerle ilgilenen düşünürler yer
alır.
Arada yer alan merdiven, resmin önemli bir birleşim noktasıdır
ve üzerinde tüm dünyevi işlerden vazgeçmiş bir halde yanında bakır kabı,
elindeki notları okumaya dalmış olan Diyojen yer almaktadır. Ön sıralarda,
Raphael’in kendi portresinin de ulunduğu grupta Raphael, sanat ve felsefe
ilişkisine işaret etmek için buraya dönemin sanatçılarını da yerleştirmiştir.
Resmin arka planında yer alan kemerli nişlerde, “Athena” ve “Apollon” heykelleri
dikkati çekmektedir. Örtük bir biçimde İsa ile ilişkilendirilen Apollon,
elindeki liriyle ruhsallığın zaferini ve ilahi armoniyi simgelemektedir. Yine
örtük bir biçimde Meryem ile ilişkilendirilen Athena ise, aklı, bilgeliği
temsil eder ve erdemlerin temsil edildiği tarafta yer alır. Kalabalığın
arkasında, mavi gökyüzüne açılan tonoz örtüsündeki perspektif kullanımı, bu
dönemde sanatçının perspektif kullanımı konusunda ulaştığı noktayı gösterirken,
bu tonozların ardında yer alan açıklık ile de, maddi olandan manevi olana ve
oradan da sonsuzluğa ulaşma yolundaki “Yeni –Platoncu” düşünce alınmış olur.
Arka planda tonozun üst kısmında, alt iki yanında dizleri üzerinde dua eden
melek kabartmaları bulunan üçlü pencere kutsal üçlemeye işaret etmektedir. Aynı
şekilde, parmaklarını sayarak bir şeyler anlatan Sokrates’in de üçüncü
parmağını işaret ettiği ve bu yolla kutsal üçlemenin bir kez daha vurgulandığı
görülür. Tüm figürlerin içinde bulunduğu geniş hol, antik toplantı salonlarını
andıran bir holdür.
Mekana eski Yunan mimarisinin özelliği olan bir büyüklük ve
sükunetin hakim olduğu eserde; sessizlik aşağıdaki insanların hareketiyle bir
tezat teşkil ediyor. Ama onları ezmiyor, aksine belirtmeye yarıyor. Aristoteles ve
Platon’un geride gözden kaybolmaması için merdiven motifinden
yararlanılmıştır. Aynı amaçla arka plandaki figürlerin belirsiz kalıp
kaybolmaması için hareket geriye gittikçe azalıyor. Böylelikle öndeki
topluluklara hâkim olan eğriler, arka planda sessizlik içinde yukarıdan aşağıya
inen dik çizgilere dönüşüyor.
Ortada, resmin merkezinde Yunan Felsefe’sinin iki büyük ismi
Aristoteles ve Platon görünür. Platon’un eli göğü, Aristoteles’in ki ise yeri
işaret etmektedir. Platon bu şekilde, felsefesinin temeli olan ve mutlak
gerçekliği temsil eden idealar dünyasını işaret ediyor. Diğer elinde resmin
perspektif merkezi olan kitabi Timeaios’u taşıyor. Aslında Platon’u
sembolize eden bu portre; Leonardo Da Vinci’nin ta kendisidir…! Aristoteles ise
Platon’un yanında, avuç içi aşağıyı gösterir şekilde ileri doğru uzatmıştır. Bu
hareket, onun fizik ve somut dünyayı temel alan görüşünü simgeliyor. Diğer
elinde ünlü kitabı Ethica’yı taşıyor. Platon’un elinde bulunan Timaios adlı
kitabı, perspektifin odak noktasını oluştururken Aristoteles’in elinde bulunan
Ethica ise, bu plana göre ikincil konumda kalmaktadır.
Şimdi bu filozofları tanıyarak, Raphael’in neyi anlatmak
istediğini daha iyi görelim…
PLATON; İdealarla temas etti. İdea; birlik, değişmezlik,
ebediyet anlamına gelir. Platon’a göre; “şeyler” ideaların gölgeleridir.
Gördüğümüz, dokunduğumuz, kısacası duyularla algıladığımız her şey bir tür
simgedir. Ruh ise görünenle yetinmez, görünenin asıl var olma nedeni olan ebedi
gerçeği tanır, çünkü bir zamanlar onunla temas etmiştir. Bilmek dışarıda olanı
bilmek değil, içimizde olanı anımsamaktır. Platon, ideaları bulmak için,
gölgelerin yer aldığı karanlıktan, dünyanın yanılsatıcı tutsaklığından çıkmak
gerektiğini bir mitosla anlatmıştır. (Mağara Mitosu). Her şey kendi ideasına
(sebebine, özüne) benzedikçe ideal duruma dönüşür. İnsanın içindeki idea’nın
yansıması olan BİREY’dir. Çok parçadan oluşsa da insan, hepsinin bir araya
geldiği bir birliktir. Aynı şekilde ideal bir toplumda ahenkli bir şekilde bir
araya geldiğinde ideal halini alır ve bu sadece bir insan yığını değil, bir
DEVLET adını alır.
ARİSTOTELES; Platon’un öğrencisidir. Bir devrin kapanışını
simgeler. İdealardan, yerdeki her şeyin gerçek özü olan göksel unsurlardan yere
inilmiş, yersel bölümlendirme ile asıl olanın, somut olan, sadece algılanan
olduğu belirlenmiştir.
Aristoteles; bilimler ile bilgi düzeyleri ile ilgilenmiş ve
bunları açıklamıştır. Düşüncelerine madde ve biçim temel olmuştur. Bu nedenle,
hocasının tersine yeri göstermiştir.
Platon’un arkasındaki kalabalığın arasında anlattıklarını parmaklarını
sayarak ispatlamaya çalışan figür; SOKRATES’tir. Bu şekilde “Sokratik Diyalog”
yöntemi vurgulanmıştır.
Sokrates; diğer filozoflarda uyandırdığı şeyden dolayı felsefe
tarihinde temeldir. “Ruhların Ebesi” olarak, insanın iç doğumunu
gerçekleştiriyordu. Aynı zamanda mükemmel bir vatandaş ve askerdir de. Diyalog
yöntemini kullanmıştı. Her soru kişinin içinden doğurduğu cevaba karşılık
geliyordu. “Tek bildiğim, hiçbir şey bilmediğimdir” diyerek bilgeliğin bir
özelliği olan mütevazılığını göstermiştir.
Sokrates’in yanında, savaş kıyafetleri içinde öğrencisi
ALKİBİADES bulunmaktadır.
Sokrates’in grubundaki şapkalı kızıl-kahve kıyafetli yaşlı kişi
ise, XENOPHON’dur. XENOPHON; “Elea” adını taşıyacak felsefi akımın kuruyucu,
Parmenides’in öğretmenidir. “Tanrı bilim” konusunda doğruya varmanın olanaksız
olduğuna inanmış, tanrılar ve bütün maddeler konusunda kesin doğruları bilen
olmadığını ve olamayacağını, her ileri sürülen görüşün, tahminden ibaret
sayılması gerektiğini söylemiştir. Bu tezi, şüphecilik akımı ile “agnosticisme”
in ilk adımları olarak kabul etmek, uygun bir görüştür. Pisagor’un arkasındaki
sütünün arkasında yeşil şapkalı yaşlı figür, Elea okulundan ZENON’dur.
ZENON; Parmenides’in takipçisi, diyalektiğin kaşifidir. “Hareket
şeylerin dünyasında mümkündür, saf ideaların dünyasında değil” demiştir.
Ön sol grupta arkadan ileri doğru uzanmış, başında türban olan
figür, İbn-i Rüşd’tür.
İBN RÜŞD; İslam filozofu ve hekimidir. Aristoteles’in
yapıtlarına yapmış olduğu yorumlarla Aristotelesçiliğin dirilmesini ve
güçlenmesini sağlamıştır.
Parmenides’in arkasındaki hanım figür, HYPATİA’dır.
HYPATİA ünlü filozof ve matematikçi Theon’un kızıydı.
Güzelliğinin yanı sıra bilgeliğiyle de herkesin hayranlığını kazanmış olan
Hypatia tarihin bilinen ilk kadın matematikçisidir. İskenderiye’de doğmuştur.
PYTAGORAS/PİSAGOR, ön soldaki grubun merkezidir. Diz çökmüş,
elinde tuttuğu deftere önündeki çocuğun tuttuğu levhadaki notları geçiriyor. Bu
notlar müzik oktavlarını gösteren şemalardır.
Okulunun kökeni gizemlidir. Felsefi okulundan daha derine
gidişte bir geçiştir. Öğretisinin dört temel unsuru; güzellik, ahenk, saflık ve
coşku olmuştur. Kendisi hakkında çok şey bilinmiyor. Kroton şehrinde
yaşamıştır. Adının anlamı; “Pitia’nın müjdelediği” demektir. Müzik
aralıklarından, gezegenler arası mesafelerden bahsedilmiştir. Pisagor’un
anlattığı sayı ve şekiller, Platon’un bahsettiği idealara karşılık gelmektedir.
Heraklit’in solunda ayakta duran figür, PARMENİDES’tir.
Metafiziği ilk kez ortaya koyan filozoftur. Şeyler üzerine çalışmadı, şeylerin
ne oldukları, nereden kaynaklandıkları üzerine çalıştı. Şeylerin içinde olan ve
var eden özü “Ens” olarak açıklamıştır. Şeylerin ensine ulaşmak için “nous”a,
“saf akıl”a ihtiyaç vardır. “Hakikat yolu” ile “kanı yolu” farkını
açıklamıştır. Hareketi bir durum değişikliği olarak tanımlamıştır.
Ön kısımda, Diyojenin solunda, başını eline dayayarak bir şey
yazan, basamaklara oturmuş figür, HERAKLİT’i temsil eden MİKELANGELO’nun
portresidir.
HERAKLİT: Efes’te doğmuştur. Parmenides’in takipçisidir. Ona
göre; eğer iki karşıtlık arasında denge aramasaydık hareket edemezdik. İnsan
ilahi olana eğilimlidir.
Diğer taraftan Euclides ise; sağ ön grubun merkezinde öne doğru
eğilmiş elindeki aletle yerde duran levha üzerinde teoremini anlatıyor.
EUKLİDES(Öklid); Yunan Matematikçisidir. (M.Ö. 300 dolayları).
Gelmiş geçmiş matematikçilerin içinde adı geometriyle en çok özleştirilen
kişidir. Öklid, geometri dünyasında kapladığı bu seçkin yeri, kendisinin büyük
bir matematikçi olmasından çok, geometrinin başlangıcından kendi zamanına kadar
bilineni; “Öğeler” adını verdiği kitabında toplamış olması ile elde etmiştir.
Raphael, kendisini de en sağda, Ptolemiy’nin yanında
resmetmiştir.
Öklid’in arkasında, arkası dönük elinde yer küre tutan figür,
PTOLEMY: M.S. 2. yüzyılda yaşamış bir gökbilimci ve matematikçidir. Bir
gökbilimci olarak şöhreti 13 ciltlik çalışmasından (The Mathematical
Collection) gelir. İskenderiye kütüphanesinin yakılmasından sonra Araplara
geçen çalışma “Al-Megiste” olarak bilinir.
Yüzü seyirciye dönük, elinde ışıklı bir küre olan kişi ise,
ZOROASTRO’dur.
ZOROASTRO_ZERDÜŞT; Ona göre insan iyiyi ve kötüyü seçebilmek
için özgür irade ile yaratılmıştır. “Ben yeni bir din öğretmiyorum, eskisini
ıslah ediyorum” demiştir. Ruhlar önce gökyüzünde yalnız olarak vardılar, sonra
temsil ettikleri varlıklarla birleştiler. Tabiatın tüm süresi üçer bin yıllık
dönemlere ayrılmıştır. Eseri Avesta’dır. Evrenin başlangıcında biri İyi’yi
temsil eden; “ORMUZ”, diğeri kötüyü temsil eden; “AHRİMAN” isimli iki ilke
vardı.
Zenon’un sağında başında yapraklardan taç bulunan figür;
Epikür’dür.
EPİKÜR: Okulunu Atina’da, MÖ 306’da kurdu. Platoncu
filozoflardan ders almıştır. Okuluna KEPOS; BAHÇE adını vermiştir. Öğretisi çok
yayılmıştır. Bunun nedeni kolay anlaşılır olmasıydı. Epikürcülerin amaçları
mutluluğa ulaşmaktı. Çünkü felsefenin amacı buydu.
Ara merdivenlerde yanında ünlü bakır tası elindeki okumalara
dalmış dünyevi işlere aldırmadan rahat bir şekilde uzanmış DİOGENES/DİOJEN’in
kıyafetinin mavi olması ilgimizi geriye doğru çekiyor.
DİOGENES: Merdivenlere sere serpe uzanmış, Parmenides ve
Pytagoras’a bakmaktadır. Öğretisi “kinik/kinizm”; kelime olarak “kyon”dan
türemiş olup, köpek anlamına gelir. Öğretisine göre; yaşamın tek amacı vardır:
erdemli olmak. İnsanı erdemli yaptığı için bilgili olmaya değer verir. Ama
bunun dışındaki her şeyi gereksiz görür. Bilge kişi kendine yetendir. Erdemin
en büyük armağanı, insanı özgür yapmasıdır. Böyle bir kişi bütün isteklerinden
sıyrıldığından Tanrılara benzer. İnsanın ihtiyaçları ne kadar azsa o kadar çok
mutlu olur.
Parmenides’in arkasından seyirciye doğru bakan genç, Papa II.
Julius’un kuzeni, Francesco Maria Della Rovere Urbino Dükü’dür. Yakasında Rus
harfleri olan ise Bramante’nin portresi’dir.
Sonuçta;
Pisagor’dan Platon’a, Aristo’dan Heraklitus’a… Hepsinin yaptığı
gibi; felsefe, nedenleri sorarak gerçekliği arar. Raphael’in “Atina Okulu”
tablosunda felsefenin resmini, fırça ve renklerle yapılan müthiş tasvirini
bulacaksınız. Konuşan fırça ve çizen eller değil de, gökyüzünü çok iyi tanıyan
kalp olduğu sürece ve insanın yeniden doğuş, uyanma ve gerçeğe, sonsuz olana
doğru ilerleme ihtiyacı olduğu sürece “Atina okulu”; felsefe ile kazanılan
gerçekliği göstermeye devam edecektir. Resimde de olduğu gibi, yeryüzünde
çalışılan tüm bilimler, edinilen bilgi ve tecrübeler, zihnin saf yanı ile
süzüldükten sonra, yukarıya, tüm bunların nedeni olan idealara (ens, arketip,
ilk örnek) götürecektir.
FAYDALANILAN KAYNAKLAR:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder