Pirgi
Köyü’nü geride bıraktıktan sonra bu kez yaklaşık 10 kilometre daha ilerideki
Mesta Köyü’ne ulaşıyoruz. Ana yoldan köye saptıktan hemen sonra arabayı park
için bir yer bulmanız gerekiyor. Zira surlar içindeki köye girmek için yaklaşık
100 metre kadar bir yol üzerinde park etmek neredeyse imkansız.
Köyün
14-15. Yüzyıllarda Bizans döneminde inşa edildiği tahmin ediliyor. Günümüze
kadar oldukça iyi korunarak gelmiş durumda. Köyün içine girmek için sadece iki
kapı vardır, sokaklar dardır ve evler, boşluklar olmadan yan yana inşa edilmiş.
(Biz, giriş için yolun çatallaştığı yerden hafif sağa yönelerek duvar boyunca
50 metre kadar ilerleyip küçük bir kapıdan girdik) Köy, korsanların kaybolması
ve köy merkezindeki önemli binalara ulaşamamaları için, bir labirent şeklinde
inşa edilmiş. Evlerin yan yana olması, köylülere evlerin çatılarında görünmeden
hareket etmeleri için tasarlanmış Sokaklar oldukça dar ve kaldırım taşı döşeli.
Evlerin sadece içe bakan pencere ve kapıları var. Dış duvarlarda birkaç noktada
küçük kule ve siperler bulunuyor.Bir de içeride saldırı anında saklanmak için
hareketli köprüye sahip korunma kulesi var.
Köyün meydanında Taxiarchi Kilisesi bulunuyor. Kemerli ve tek geçitli bazilikası 1794 yılında tahta oymalarla iki geçitli hale getirilmiş.
Köyün küçük meydanı kafe ve lokantalara sahip. Ayrıca kilisenin hemen girişinde açıkta bir incir damıtma imbiği ile rakı imal ediliyor. Şişelenerek satılıyor. (50 cl şişe fiyatı 5 Euro)
(Köyden çıkarken bize doğru gelen ve sohbet eden yaşlı köylü ile yarım İngilizce yarım jest ve mimiklerle hoş bir sohbetimiz oldu. Sonradan birlikte fotoğraf çektirmediğime üzüldüm. Aramızda geçen konuşmayı mealen size nakletmek isterim;
Köyün meydanında Taxiarchi Kilisesi bulunuyor. Kemerli ve tek geçitli bazilikası 1794 yılında tahta oymalarla iki geçitli hale getirilmiş.
Köyün küçük meydanı kafe ve lokantalara sahip. Ayrıca kilisenin hemen girişinde açıkta bir incir damıtma imbiği ile rakı imal ediliyor. Şişelenerek satılıyor. (50 cl şişe fiyatı 5 Euro)
Mesta’nın
hemen 4 kilometre yakınında küçük bir balıkçı rıhtımı var. İyi seyirler.
(Köyden çıkarken bize doğru gelen ve sohbet eden yaşlı köylü ile yarım İngilizce yarım jest ve mimiklerle hoş bir sohbetimiz oldu. Sonradan birlikte fotoğraf çektirmediğime üzüldüm. Aramızda geçen konuşmayı mealen size nakletmek isterim;
-
Siz Türk müsünüz?
-
Evet,
-
Hoş geldiniz, el sıkışalım, yok sağ el ile değil
sol elle, sol ellerin birliği ve kavuşması kalpten kalbe bağlantı kurar.
-
Tamam.
-
Çocukluğumda ben de iyi Türkçe konuşurdum ama
sonradan unuttum. Savaş yıllarında babamı Naziler katletti. Türk ve Yunan
hakları aslında dost ve kardeştir, ama bizlerin arasını açan kapitalistlerdir.
-
Var mı hiç Türkler hakkında bilgin?
-
Çok az, insan deyince Nazim Hikmet, takım
Galatasaray, başka yok.
Yine sol elle dostça selamlaşıp ayrıldık)
Mesta ne güzelmiş. Bayıldım.
YanıtlaSilGerçekten çok güzeldi. daha fazla zaman ayırmak isterdik.
SilSevgi ve en derin Saygılarımla.