Soy avında kendileri hakkında hiç denecek kadar az veya çok az bilgi olup, bu nedenle rahatça kullanabilecekleri halkları “ata” olarak seçmeleri... Böylelikle, bunlar üzerinde istedikleri gibi oynayabiliyorlar. Yalan yanlış teoriler üretebiliyorlar. Çalakalem, akıllarına ne gelirse “Kürt tarihi” adı altında piyasaya sürüyorlar. “Ben yazdım oldu”ya getiriyorlar. Nasıl olsa eldeki bilgi yetersizliğinden dolayı bu halkların etnik kökenlerinin istismar edilmesi son derece kolay olabiliyor.
Nitekim, Şerefhan Ciziri adlı Kürtçünün şu söylemi konu ile ilgili çok önemli ipuçları veriyor:
“... Kürtlerin tarihi ile ilgili şu an söylenecek şeyler çok sınırlıdır. Ama buna rağmen bölgenin tarihi ile ilgili önemli temel taşları vardır. Bu temel taşları toplamak ve bunlardan bir yapı inşa etmek sürecinde, en önemli rolü, tarihi belgeler değil tarihi anlayışlar ve teoriler oynayacaktır...”
Nasıl da kendi ağızlarıyla yakalanıyorlar! Ne diyor Kürtçü?
“Kürtlerin tarihi ile ilgili bilgiler sınırlıdır (esasında hiç yoktur). O yüzden, tarihi belgelere dayanmayan (dolayısıyla da bilimsel dayanağı olmayan) teoriler (yani yalan yanlış bir tarih) üretilmesi gerekmektedir.”
İşte bugün Kürtçülerin yaptığı da budur. Özellikle, kendileri hakkında çok az bilgi sahibi olunan halkları seçip onlar üzerinde spekülasyonlar yaparak ve teoriler üreterek kendilerine sahte bir soy ağacı oluşturmak... Bu Kürtçüler bir de kendilerini illâ ki Hint-Avrupa ırklı göstermeye çabalarlar.
Asyatik bir kavim olmayı hiçbir şartta yeğlemezler. Bunun iki nedeni vardır:
Birincisi Türklükle bağlarını kesmek, ikincisi ise aşağılık komplekslerinden kaynaklanan üstünlük oluşturma duygusudur. Yani, “biz Avrupalıyız” demek isterler. Sömürgeciler de zaten onlara kendilerini kullanabilmek için o gazı vermiştir:
“Siz bizdensiniz, üstün âri ırktansınız, bizim sözümüzden çıkmayın, biz de sizi bizden olduğunuz için koruyacağız ve Büyük Kürdistan’ın kurulmasına yardımcı olacağız.”
Esasında onların Hint-Avrupalılıkları da sadece dillerindeki Farsça kelimelerden kaynaklanmaktadır. Nitekim duayenleri Minorsky de; “Kürtlerin İranî kavimlerden sayılması ırkî olmaktan ziyade, dil ve tarih mûtalâlarına dayanmaktadır.” demektedir. Yani, onların âriliklerini sadece kullandıkları dile (daha doğrusu dilin bir kısmına, çünkü o dilin içerisinde Arapça ve Türkçe de vardır) ve tarihe bağlamaktadır. Ama gerçekte dil ve tarih mütalâları da onların Hint-Avrupalı olduklarını göstermez.
Bunun en güzel örneğini Subarlar, Hurriler ve Urartularda görürüz. Hamit Zübeyr Koşay “Erzurum’un Dip Tarihi” kitabında Artur Ungrad’ın “Subartu” adlı eserinden şöyle bir alıntı yapmış:
“Subar, Yukarı Mezopotamya’da yaşayan ve buradan yayılan Hind-Avrupalı veya Sami olmayan, bitişgen dil kullanan medeni bir kavme Sümerlerin verdiği bir addır...”
Bu kavim, Hititlerce Hurri diye adlandırılıyor ve Urartular da Hurricenin ve Subarcanın bir şivesini kullanıyorlar. Yani, bu üç kavim akraba oluyorlar ve birbirlerine benzer bir dil kullanıyorlar. Bu dil aynı zamanda “bitişgen dil” sınıfına giriyor. Bitişgen olduğu içinde Hint-Avrupalı ve Sami olamıyor. Başka bir ifade ile Asyatik, daha doğrusu Türkçe ile ilişkili oluyor.
Alman filologlarından E. Forer de Hurri dilini “Türkoid” bir dil olarak kabul ediyor. O zaman, Kürtçü uydurmasyon tarih yazarına sormak lazım!
“Sen nasıl oluyor da, Asyatik Bitişgen dil kullanan Subarları, Hurrileri, Urartuları kendi atan ve Hint-Avrupalı olarak lanse ediyorsun?” Eğer onları atan olarak kabul ediyorsan, demek ki sen “Hint-Avrupalı” değil, “Asyatik”; büyük ölçüde de “Turani bir kavimsin!”
Gelelim Gutilere!
Kürtçülerin duayenlerinden Bazil Nikitin de Gutilerin elde bulunan 21 kral adının Hint Avrupalı karakter taşımadığını ileri sürüyor. Andre Parrot ise bu kavmin Orta Asya’dan geldiğini, önce Van ve Urmiye gölleri arasında göründüklerini ardından Mezopotamya’ya indiklerini ve at kültürünün Mezopotamya’ya onlar tarafından getirildiğini söylüyor. Alman dilbilimcilerden E. Forrer başta olmak üzere, G. Conteneau, Fr. Hommel ve B. Landsberger gibi Doğubilimciler de Gutilerin Orta Asya kökenli olduğunu ifade ediyorlar. Hele Landsberger’in şu ifadesi çok mânidar:
“Tarihte Türklerle en yakın surette münasebettar olan, hatta aynıyet gösteren kabile Gutilerdir.”
O zaman, ey Kürtçü!.. Sen Gutileri “ata” olarak seçmişsen Hint-Avrupalı değil Turanî bir kavim olduğunu da baştan kabul ediyorsun demektir.
Aynı soru işaretleri Medlerle ilgili olarak da ortaya çıkıyor. Örneğin Kürtçülük destekçilerinden D. N. Mac Kenzie bile Kürtçenin Med dilinden geldiğine dair henüz sağlam kanıtlar olmadığını belirtiyor. Yine, kendi alanında otorite olan M. Oppert, Med etnik teriminin “vatan” ve “ülke” manasındaki Türkçe “mada”dan türediğini, Med kral adlarının Aryanileşmiş Turanî adlar olduklarını, Heredot’un verdiği Med aşiretlerinden en az ikisinin de Turanî adlara sahip bulunduğunu ve Medlerin Turanlı kavimlerden sayılması gerektiğini iddia ediyor. Keza, Fransız asıllı bilim insanı Lenorman’ın bilgilerini temel alan Nyfalvy de Medleri Turanlı bir kavim sayıyor.
Demek ki, Kürtçülerin köken konusunda en güvendiği “Med” dağları da o kadar güvenilir değilmiş.
Aynı kolaycılık Mitanni konusunda da göze batıyor. Bunların Tanrı ve kral adlarının Hint-Avrupalı karakter taşıması sorgusuz sualsiz Kürtçüleri heyecanlandırıyor ve atalar listesine Mitannileri de ekliyorlar. Doğruluğu tartışmaya açık da olsa Grousset bu konuda şunları söylüyor;
Fakat, bu aristokrat zümrenin “Kürt” olabileceğini gösteren hiçbir kanıt bulunmadığı halde Kürtçüler nerede “Aryan” bir zümre veya halk görseler bunları kendilerine mal etme arsızlığını burada da göstererek Mitannileri de ataları arasına katıyorlar.
Kürtçülerin tarih yazarlarının Şark kurnazlığı bu kadarla da bitmiyor. Sadece tüm Antik Çağ halklarını ve Ön Asya coğrafyasını sahiplenmekle kalmayıp ekstra garantiler de üretiyorlar. Duayenleri Minorsky dedi ya; “Sistemli tetkikler, Kürt adı ile örtülen bir tabaka altında birçok eski kavimlerin varlığını ortaya çıkaracaktır.” diye, hemen kılıçlarını kuşanıp başlıyorlar bu ifadeden hareketle teoriler üretmeye. Böylelikle, yukarıda dile getirilen uydurmasyon ataları konusunda itirazları karşılayamayacak noktalara geldiklerinde cevaplarını da hazırlamış oluyorlar. Bu durumda da diyecekler ki; “Biz Kürtler, zaten bir senteziz!..” Yani, bu itirazlar karşısında tıkandıklarında, anında tüm sahiplendikleri kavimlerden arta kalanların meydana getirmiş olduğu “sentez bir millete” dönüşüverecekler.
Kürtçü Şerefhan Ciziri
bu konu hakkında şunları söylüyor:
“Kürtler her yönüyle bir sentezdir. Bölgede yaşamış ve uygarlık kurmuş halklar ile Hint-Avrupalı boyların birleşiminden teşekkül eden Kürtler, her iki temel kategorinin izlerini taşır.”
Bu kadar açgözlülüğe de vallâhi şapka çıkarılır. Baksanıza, adamlar “kavim artıklarını” bile kimseye yar etmek istemiyorlar. Kısacası, her eleştiri ihtimaline karşı bir teori geliştiriyorlar.
(Sürecek)
“Kürtler her yönüyle bir sentezdir. Bölgede yaşamış ve uygarlık kurmuş halklar ile Hint-Avrupalı boyların birleşiminden teşekkül eden Kürtler, her iki temel kategorinin izlerini taşır.”
Bu kadar açgözlülüğe de vallâhi şapka çıkarılır. Baksanıza, adamlar “kavim artıklarını” bile kimseye yar etmek istemiyorlar. Kısacası, her eleştiri ihtimaline karşı bir teori geliştiriyorlar.
(Sürecek)
C.Şaşmaz..(ÖNCE VATAN)
Araştırmanın, okumanın sonu yok.
YanıtlaSilFikir sahibi olmak için bilgilenmek çok önemli. aksi halde yalan yanlış nutuklarda cevap vermez, susar kalırız.
SilBilgi kirliliği Bilgehan abi tamamıyle katılıyorum......kendimizin belli bir birikimi yok ise yalan yanlış nutuklara evet ne cevap verebeliriz ki ayrıca bu yanlışlığa inanır karşı tarafa bir nevi istediği şeyi veririz......ben haberlerde köşe yazılarında vb yerlerde oldukça fazla rastlıyorum insanlar yanlış bilgilendiriliyor.....maalesef hiç araştırmadan yazıyor çiziyorlar sonrada insanlar yanlış yönlendiriliyor........BURAK
YanıtlaSilBurakcığım, her şey okumaktan ve bilgilenmekten geçiyor. Bilmediğin konuda, karşındakinin tüm atma tutmasına seyirci kalmak zorundasın.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil@Mehmet Bilgehan Merki'ye...
YanıtlaSilÜstteki yazını okuduktan sonra aklıma gelen ilk şey, senin ilkokul mezunu olduğunu tahmin etmemdi ama yanılmışım, meğerse hukuk okumuşsun(hukukçusun demiyorum, çünkü değilsin.)
Alıntıladığın pasajların sahibi "Şerefhan Ciziri" değil, Şerefxan Cizîrî'dir. Eğer 'benim alfabemde x harfi yoktur' diyorsan, o halde Şerefkhan Cizîrî" yazmak zorundasın ki düzgün okunabilsin.
Teori, "yanlış yalan bilgiler" anlamına gelmez.
Mehmet Bilgehan oku: "Bilimde kuram veya teori; bir olgunun, sürekli olarak 'doğrulanmış gözlem ve deneyler' baz alınarak yapılan bir açıklamasıdır."
Dolayısıyla teorinin tanımını bilmediğin için şu yaşına gelene kadar kendini üzüp balkondan atmana gerek yok, sadece okumayı öğrenmen yeterli.
Yerçekimi Teorisi, izafiyet Teorisi, Evrim Teorisi, Kuantum Teorisi; yüzbinlerce sayabiliriz bunun gibilerini. Şimdi senin yorumuna göre tüm bu teoriler "yalan yanlış bilgiler" oluyor değil mi Merki?
Neyse, seni daha fazla üzmeden söyleyeyim. Yukarıda yazdığın "Kürt Tarihi Baştan Aşağı Uydurmadır" adlı büyük eserin, yapıtın, şahane makalen, ne yazık ki tamamen kör bir gözle, nefret dolu bir kalple, sindirilmiş bir beyinle, öfke dolu bir göğüsle, sorgulanmamış bir hayatla ve IRK'çı bir hissiyatla YAZILMIŞ.
Ama ben, seni bu cahillikten kurtaracağıma söz veriyorum.
Yukarıya yorum yazıp sana katılanların muhtemelen ilkokul veya en fazla uyutulmuş, afyonlaştırılmış bir liseden mezun olan kişiler olduğunu tahmin edebiliyorum. Senin de hukuk okumadığını sadece sınavlara girip hukuk bölümünden "mezun" olduğunu düşünüyorum.
Kürt, bir "uydurma" değil, tam aksine tarihin en eski kavimlerinden(milletlerinden, insanlarından) biridir ve Yunan'dan tut Mezopotamya'yı da aşan ve Mısır'a kadar uzanan bir tarihe sahipler. Eğer Heredot'un tarih ile ilgili eserlerini okursan orada Kürtler'den de bahsettiğine şahit olabilirsin.
Kürt tarihine burada uzun uzun girmeyeceğim ve araştırma konusunu sana bırakıyorum.
Türk tarihine de girmeyeceğim ve sana ipucu olsun diye "TÜRK" sözcüğünün kökenine deyineyim:
"TÜRK" sözcüğü, T-R-K(Te-Ra-Kef)'den geliyor. Yunanca ve Latince olarak "Turcia'dan gelir. (Latince'de "k" harfi yoktur)
Trakya bölgesinden içanadoluya uzanan coğrafyada "Türk" sözcüğü, trek veya trrek diye telaffuz edilmiştir.
"Trek" veya "Trrek" sözcüğü, Kürtçe'de "korkak, ödlek, kaçan kimse, korkudan ölen" anlamlarına geliyor. Başka bir formu da Tırsek'tir. Ayrıca Türk diye bilinen insanlar tarafından "TıRsaK" diye telaffuz edilir ama yanlıştır.
Yani, bazı uyduruk araştırmacılara göre Türk sözcüğü, "türemek" ve "töre" anlamlarına gelmez.
Trek/Trrek'in kökeni: OrtaAsya'da yaşayan bir Çin'li grubun isyan ettikten sonra yaşadığı bölgeyi terk etmeleriyle başlayan bir serüveni vardır. Bu Çin'li gruplarin/kabilelerin serüveni, Orta Asya'dan başlar ve Suriye'nin üst kısımlarında yer alan Kürt bölgelerine sığınmalarıyla biter. Kürt diyarlarına sığınan bu Çin'li gruplara Kürtler tarafından bir lakap veriliyor: "TREK/TRREK" yani "korkaklar, ödlekler, tırsekler" diye...
Neyseki bu Çin'li gruplar bayağı bir azınlıkta olduğu için çekik olan gözlerini Kürtlerin boz saçlı, renkli gözlerine teslim ediyorlar. Yani şu anda Türkiye topraklarına yaşayanların tamamına yakını Türkçe'ye zorlanmış ve asimile edilmiş Kürtler'den oluşuyor.
Dolayısıyla bugün Türkler diye bilinen insanlar, aslında Kürtler ve Suriye kökenli insanların oluşturduğu MELEZ'ler oluyor.
Hiçbir şey bilmene gerek yok, haddini bil yeter. Türk tarihini araştıracak olursan uydurma dışında "hiçbir" şey bulamazsın. 80 yıllık yapmacık bir dil/tarih ve uydurma kaynaklarla Çin'e kadar uzanan, otlaklar yüzünden bulundukları yerden kaçan ve Kürtler'e sığınan Trrek'leri(Ödlek'leri/Türkleri) iyice araştırman dileklerimle...
Sayın Jiyan Brusk,
SilÖncelikle yaptığınız uzun yorum ve değerlendirmelerinize teşekkür ederim. Ancak bazı çok can alıcı konularda hatalarınız var. Şahsım ve mesleğim hakkındaki haddinizi aşan düzeysiz ifadelerinizi (yaşınızı bilmiyorum ama gençliğinize veriyorum. benden yaşlı olmadığınızı üslubunuzdan tahmin ediyorum.)şahsınızın kültür düzeyine ve bu konulardaki acemiliğinize veriyorum.
Neyse konumuz hakaret ve sataşmanın bertaraf edilmesi değil.Mesleğim gereği bu tür sataşmalara alışığım.
Gelelim yaptığınız hatalara;
1- Öncelikle yazının bana ait olmadığını anlayamamanızı Türkçe'nin ana diliniz olmadığını söyleyeceğinizden anlayışla karşılıyorum. Fakat ilerletmenizi öneririm. zira yazının altında yazı sahibinin ismi ve yazının hangi kaynaktan alıntılandığına dair açıklama var.
2- Bir yazı başla kaynaktan alıntılandığı takdirde o yazının içeriğine müdahale edilmez. Kelime hatalarından yanlış cümle kurumlarına kadar her harf yazının sahibini bağlar. Ancak bu konudaki bilgisizliğinizi de bu tür alıntılama tekniklerine yabancı olmanıza veriyorum.
3- Yazı, içerdiği konu ve anlatım itibariyle yazarını bağlar. Benim gibi bloglar içeriğini benimsesin benimsemesin paylaşma amacı güdebilir. Ancak ifade edeyim ki, daha önce okuduğum kaynaklar itibariyle bir anlamda doğrulama yaptığı için ve içeriğinde eleştireceğim bir konu olmadığı için yazıyı okuduğumda beğendim ve paylaştım.
4- Her ne kadar Kürt Tarihi'ne yönelik eleştirilere herhangi anlamlı ve mantıklı bir karşı cevap vermemene rağmen, "TÜRK" ismini aşağılama ve lekeleme gayretini bilgisizliğine veriyorum. Türk'e leke atmaya senin ve dayandığın kaynakların gücü yetmez.
5- Yazı sahibi alıntıladığı her söz ve cümleyi kimden aldığını açıklamış. Engin yorumunda ben de alıntıladığın açıklamaların (sana ait olmadığı belli) kimden aldığını yazma açık yürekliliğini göstermemen ise tartışma düzeyinin sığlığını gösteriyor. (Kaynak göstermen ve temin etmem halinde eşsiz bilgi hazineni okuyacağımı vaad ediyorum)
Tüm bunların sonucunda kaynak göstererek yazacağın bir makaleyi gerçek ismini yazarak göndermen halinde düzeyli bir makale olması durumunda blogda yayınlarım.
Ancak bunların ötesinde yorum kutumu işgal etmezsen sevinirim.
jiyan arkadaş bide türklere melez demiş.ulan d.bakırdaki bi kürt daha çok araplra benzer.hakkaride hafif çekik insanlar bile vrdır.türk kelimesi ödlek değil kahraman yğit anlamındadır.asıl korkak olan kürtlerdir.apocu tariçiler sizi çok şımartmış.gelmişsiniz zagros dağından türkleri aşağılıyorsunuz aklınız sıra
SilTebrikler isimsiz bey veya hanım iyi bir örnek verdiniz dediğim gibi bilende sallıyor bilmeyende tabi tutturabılırse sallıyor ordan burdan kopyala yapıştır yapıyor alın size tarin diyor............Bilgehan abi size sevgi ve saygılarımı iletiyor ve blog undaki başarıların daim olmasını diliyorum...........lütfen sağlıcakla kalın ve moralinizi bozmayın......BURAK...
YanıtlaSilBurakcığım,
SilMoral bozulacak bir şey yok. Bilgisiz fikir sahipleriyle mücadelemizi her sahada sürdüreceğiz. Ama donanımlı olacağız, okuyacağız, bilgileneceğiz. Biz bu vatanı sokakta bulmadık.
Sevgilerimle.
tarıh ogreteceklerıne ınsanlık ogretseydıler suan kımse kımsenın dılıne dınıne ırkına dıl uzatmazdı beyaz sıyah varken bellı olur aynı sekılde sıyahta beyaz varken farkedılır ve guzellesır farklılıklarla yasamak eksıklık degıl tum dunya hıtlerı haksız bulurken hıtler gıbı olma cabası ne kınınız kıme sorarım hakkımı obur tarfata kardeslık yolundan kardesı ayırıp dusman edene
YanıtlaSiljiyan brüsk kardeş lafı iii gömüşsün bu kafatasçı faşoya ellerine sağlık diyorum ama şunuda demeden edemiyorum faşolara laf anlatmaya calşmkla eşeklere laf anlatmaya calşmk aynı şey
YanıtlaSilİsmini kullanamayan, ancak küfür etmekten anlayan bilgisiz, fikir üretemeyen, emperyalizmin oyuncaklarına başka neyi, nasıl anlatabiliriz ki?
SilBu yazının yazarına ve bu yazıyı eleştirecek bir yanını bulamadığı ve beğendiği için paylaşan blog sahibine bir kaç kelam:
YanıtlaSil1.) Bu yazıyı beğenmen ve paylaşman, bu konuyu gerçekten iyi araştırmadığını gösteriyor.(İyi araştırmakla çok araştırmayı karıştırmayalım: İyi araştırmak demek her yönden fikir ve bilgi temininde bulunup bunları birbirlerine karşı adil ve akil bir şekilde değerlendirmekle olur. Ama belli ki sizin yaptığınız kendi kafanızdaki düşünceleri destekleyecek yazıları ve fikirleri okumak.)
2.) Şerefkhan Bitlisi'nin ( Bir tarihçi değil, islama karşı farklı düşünceleri olan bir derebeyiydi) hayatı, kimliği, ideolojisi, hangi tarihte yaşadığı, ne iş yaptığı, nereli olduğu ve bu tür konularda ne derece bilgi sahibi olduğu konusunda yazarın ve senin hiçbir araştırma yapmamış olman bir yana daha adını doğru yazamıyorsunuz. :(
3.) Kürtçe dili kesinlikle yarısı farsça, yarısı türkçe, yarısı arapça olan bir dil değildir.(Kısmende olsa, dini yönden arapçadan aldığı, edebi yönden farsçadan aldığı bir takım kelimeler var ve farsça ile olan akrabalığından benzer veya aynı kelimeler de var.) Ama bir dili oluşturan temel kelimelerin eylem (fiil) kelimeleri olduğunu filolog olmamama rağmen çok iyi biliyorum. Bu konuda kürtçede araştırdığım yaklaşık 10000 kelimeden yalınzca %6.9 farsça kelimeler, %1.4 türkçe kelimeler olduğunu, arapça kelimelerin ise % ile ifade edilemeyecek kadar az olduğunu buldum. İstersen ispatını sana yollayabilirim. Buna karşın senin küçücük bir deney yapmanı isterim: Eline bir türkçe sözlük al ve sözlükteki kelimelerin türkçenin temel kuralları olan ''Büyük ünlü uyumu'' ve ''Küçük ünlü uyumu'' na uyanları sayısının tüm sözlükteki sözcüklerin sayısına oranla. (Gücün yeterse benim kürtçe için yaptığım deneyi türkçe için yaparsın.)
4.) Eğer okumayı ve araştırmayı çok sevmiş, benimsemiş isen sana bu konuda bir kitap önereyim: ''Bir El Kitabı Kürtler'' isimli, yazarı Hardward Üniversitesi Ortadoğu Uygarlıkları ve Dilleri bölüm başkanı ( Alanında dünyanın kabul gördüğü en saygın ve uzman bilirkişisi) olan ''MEHRDAD R. IZADY'' dir. Yazar, kitabındaki bütün bilgilerin kaynaklarını ve o kaynakların şu an nerede olduklarını belirtiyor ayrıca incelediği etnik kimliklerin ve hatta bölgenin tamamının gen haritasını çıkarmış durumda.
5.) http://istihbaratsahasi.wordpress.com/2013/11/12/tarih-ulus-devlete-goc/ web adresindeki makaleyi okuduktan sonra makaledeki bilgileri bir araştır. Sonra Türkiye'deki etnik yapının ve ulusal kimliğin nasıl oluştu(ruldu)ğunu anlarsın belkide. Tabii eğer okuyup, anlayıp, mantık süzgecinden geçirirsen. Ama bunun için bütün ön yargılarını ve hatta şimdiki değer yargılarını bir kenara bırakıp; at gözlüklerinden kurtulup tamamen vicdan ve mantık ile devam etmen gerekir ki bu bana biraz zor gibi geliyor. Çünkü sizin gibileri iyi tanırım her şeyin sizin inandığınız gibi olduğunu düşünürsünüz.(Lütfen yanlış anlamayın, amacım hakaret değil ama hakikat böyle.)
Bu Makaleye Yorum Yapayım Derken Küfürbazlık ve Hakaret Yapanlara Bir Söz:
1.) Eğer karşı fikrin hakaretlerine küfürle cevap verirsen sen ondan daha kötü bir durumdasın demektir bu ve ondan çok çok daha acizsin demektir. Eğer hakarete hakaretle cevap verirsen sen cahilsin demktir bu. Eğer hakarete karşılık arif bir tutumla yanlızca bu düşünceyi değiştirmek için bilgi ve mantığı kullanırsan sen bilgesin demektir.
Ha bu arada; bu yazı alıntı değildir. Tamaman bana ( RojaZer) aittir. :-D
Yine kimliğin açıklamayan ama son derece bilimsel olduğunu iddia eden bir yorumcu daha. Adının (google+'daki mi yoksa en sona yazdığı (RojaZer) gibi bir takma ad mı oldu çok mühim değil aslında. Okudukları bir kitaba sonuna kadar inanan (başka çareleri de yok galiba) insanların cesaretiyle okuduklarını "bilimsel yorum"(!) biçiminde yazmaya çalışıyor.
SilEvet, bloğumuz her türlü görüşe ve eleştiriye açık. Ama, saldırmadan, ukalalık yapmadan.
Gelelim Izady'nin görüşlerine;
"Hiçbir şey" ormanında "çok"şey"i bulmaya çalışan her insanın başına gelen Izady'in de başına geldiği sayın yorumcu bilmiyor tabi. Izady'nin bahsettiği kitabından alacağım birkaç alıntı, aslında hiçbir ispatlanmış gerçekliğin olmadığını ortaya koymaya yetmekte;
“Bugün yaşadıkları ülkenin yerli halkı olan Kürtlerin tarihi hakkında hiçbir başlangıç yoktur. Kürtler ve tarihleri, binlerce yıllık kesintisiz içsel evrimin, ülkelerine dağınık biçimde gelen halkların ve düşüncelerin asimile edilmesinin ürünüdür. Kürtler kültürel ve genetik olarak, tarih boyunca gelip Kürdistan’a yerleşmiş tek bir halkın değil, tüm halkların torunlarıdır. Hurri, Guti, Kurti, Kaldi, Mard, Zela, Karduçi ya da Ari Medleri, Sagartyanlar, Mitanniler ve Kassitler gibi halklar tek başına Kürtlerin atasını ve onların kültürünü değil, yalnızca bir atayı temsil etmektedir.” (Türkçesi: Bir etnik Kürt kökeni olmadığı için her geçmiş toplumu Kürt sayıyoruz)
“Kürtler, kendilerini tek bir ulusal grup olarak birleştirecek ortak bir dil ve dinden yoksundurlar. Aslında bu daha da ayrıntılandırılabilir. Bugün Kürt toplumu normalde etnik kimliğin temelini oluşturan din, dil, ekonomik üretim biçimleri ve birleşik bir ülke gibi öğelerin hemen hemen tümünde homojen bir yapı gösterir." (Bunun Türkçesini ben de anlamadım)
“Kürdün kim olduğu veya kim olmadığı konusuna gelince, elinizdeki çalışma, konuştuğu lehçeden, mensubu olduğu dinden ve yaşadığı devletten bağımsız olarak, kendisine Kürdüm diyen herkesin iddiasına saygı gösterir. " (Türkçesi: Kürtlüğün geçmişini ispatlayamıyoruz. Ama Kürt, kendine Kürt diyorsa Kürttür)
Blogdaki bu tür tartışmalara ve Izady'nin ne dediği ya da ne diyemediği konusunda bilgi sahibi olmak isteyenlere, http://www.turksolu.com.tr/252/usumezsoy252.htm adresindeki makaleyi okumalarını öneririm.
Çok kişiye faydalı olması dileğiyle...