Türk Dili üzerine geçen yazımda, yabancı kelimelerin dilimize hızla yerleştiğini, insanların (ben de dahil olmak üzere) bilerek ya da farkında olmadan bu kelimeleri kullanmaya başladığımızı, dilimizin hızla kirlendiğini belirtmiştim. Kendi hesabıma dilimizin uğradığı kayıplardan endişe duyuyorum. Yakın zamanda bozulmanın artacağından da eminim ne yazık ki.
Konu açıldıkça ya da yazı yazmaya davrandığımda elden geldiğince öz Türkçe kelimeler kullanmaya özen gösteriyorum. İnternette çok yaygın bir biçimde kullanılan bozuk imla da beni fazlasıyla üzüyor. Dilimizi yine biz Türk insanı koruyacak ve savunacağız. Önce halk sahip çıkacak, arkasından da kendilerini toplumun lideri, öncüsü ya da ne bileyim kanaat önderi sayanlar koruyacaklar. Yazılı ve görsel basında üzerine düşeni yapmak zorunda.
Günlük gazetelerde özensizlik ve dikkatsizlik ne yazık ki son derece yüksek. Kelime yazılış hatalarından tutun da, yanlış hece bölünmesi bolca yapılıyor. Yabancı kelimelerin gelişi güzel kullanılması da cabası. İşin komik tarafı, yabancı fiillerin Türkçe çekimlerini bile yapmış ve özgürce kullanmaktayız. Örnek istermisiniz;
Depart etmek,
Jübile yapmak,
Miting yapmak,
Stop etmek,
Penaltı atmak,
Sürklase etmek…. Sayın sayabildiğiniz kadar. “Yapmak” ve “Etmek”i eklediniz mi bütün yabancı kelimeleri Türkçe’ye kazandırıyoruz. Ne kolay değil mi?
Bir başka anlamsızlıkta, yabancı tamlamaları olduğu gibi kullanmak. Sanki Türkçemizin has kelimeleri gibi ne kadar rahat ve gönülden kullanıyoruz. Aşağıdaki kelimeleri bilmeyeniniz var mı?
VİP (Very Important Personel)
MVP (Most Valuable Player)
Yukarıdaki kısaltmaları rahatça kullandığımıza göre elbette bunların karşılığını da biliyoruz demektir. Peki madem bu kelimelerin ne anlama kullanıldığını biliyoruz o halde neden bunların öz Türkçesini kullanmıyoruz? Bakın bunların Türkçesini yazarsam anlayabilecekmisiniz?
ÇOK
EDO
Anlayabildiniz mi?
Zorlanıyorsunuz değil mi?
Türkçe kısaltmayı çözmek ne kadar zor değil mi?
İşte Türkçemizi bize böyle unutturuyorlar… Bu tamlamaların Türkçemizde birebir karşılıkları var ve tastamam aynı anlamı veriyorlar;
“Çok Önemli Kişi”
“En Değerli Oyuncu”
Bu Türkçeleri kullanmak bu kadar zor mu?
Taraftarı olduğum için severek takip ettiğim Galatasaray Dergisi’nin Mayıs 2011 sayısında bir okurun, bir basketbol terimi olan MVP kelimesi yerine dergide neden EDO olarak kısaltılarak kullanılmadığını ya da yerine “En değerli oyuncu” biçiminde yazılmadığı sorusuna, dergi editörü tarafından verilen ve dudaklarımı uçuklatan cevabı yazayım;
“…size kısmen hak veriyoruz ancak dilin arılaşması konusunda sanırız yeni çağ, bütün kuralları altüst edecek kadar hızla dünyayı küçültüyor, sadece insanları değil, dilleri birbirine yakınlaştırıyor, aynılaştırıyor.”
!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
“Türk dili, Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği nihayetsiz felâketler içinde ahlâkının, an'anelerinin, hatıralarının, menfaatlerinin, kısacası bugün kendi milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde muhafaza olunduğunu görüyor. Türk dili Türk milletinin kalbidir, zihnidir." diyen Ata’mıza bundan daha büyük bir saygısızlık olabilir mi? “Cumhuriyet”ini ve onun dilini emanet ettiği biz Türk gençleri bu emanete hıyanet mi edeceğiz? Kutsal mirasa böyle mi sahip çıkacağız?
Konuyla yakından ilgili değil ama dile sahip çıkmak ve dilimizi düzgün konuşmak yönünden bize ders olabilecek bir konuyu burada anlatmak isterim.
Eski ABD cumhurbaşkanı GW Bush’un İngilizce’ye çok vakıf olmadığı ve kelimeleri zaman zaman yanlış kullandığı bilinir ve dünya siyasetinde alay konusu yapılır. Bir keresinde “Undermise” ile “misestimate” kelimelerini karıştıran Bush için “Undermisestimate” denmişti. Fransızlar da dünyada diline sıkı sıkıya sahip çıkan, dili düzgün kullanmaya özen göstermeyeni kınayan bir toplumdur. Ülkede pek çok kişinin İngilizce veya bir başka yabancı dili çok iyi bilmesine rağmen, yabancıların farklı dillerdeki sorularına yabancı dille cevap vermediklerini ve üzerine basarak, anladıkları soru cevabını Fransızca verdiklerinin birebir tanığıyım. Geçen cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Sarkozy’nin seçimde rakibi olan Sosyalist Parti adayı Seguleine Royal’i belki hatırlarsınız. Royal, bir seçim konuşması sırasında, cesaret (bravoure) kelimesi yerine, Türkçeye “cesuriyet” diye çevrilebilecek (bravitude) kelimesini kullandığı için Fransız basınında ve halk arasında alay konusu yapılmış ve “artık bizimde bir Bush’umuz oldu” diye eleştirilmişti. O kadar ki, Royal’in, Sarkozy karşısında seçimi kaybetmesine yol açan nedenler arasında bu yanlış kullandığı kelimenin de rol aldığı belirtilmişti. (Bakınız Cumhuriyet Strateji Dergisi sayı:137 5.2.2007)
Fransız ulusu kadar dilimize sahip çıkacağımız günlerin gelmesi dileğiyle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder